Bayram Cem'i üzerine açıklama ve bilgilendirme;
- 04 Haziran 2018, Pazartesi
Bayram Cemi Üzerine Açıklama ve Bilgilendirme;
Alevi İslam inancı merkeze daima insanı koymuş ve kıblegâh gerekiyorsa duvara değil Âdeme diyerek Vahdet-i Vücut anlayışını itikâdi yaşamına aksettirmiş bir inanç sistemi olarak görmekteyiz. Yani, inananıyla inanmayanıyla, Kürdüyle Türküyle, Lazıyla Çerkeziyle, Alevisiyle Sünnisiyle ayrım yapmaksızın her insana yaratılışı gereği sevmiş ve kim olursa olsun Tanrının bir zerresi olarak değer vermiştir. Her toplumun kendine ait bazı adet ve gelenekleri vardır. Bu gelenekler bazen din temalı bazen de kadimsel geleneklere dayalı olarak günümüze kadar geldiğini görmekteyiz.
Bir kimse bir şeye inanıyorsa diğer tüm insanlarda buna saygı duymak zorundadır.
İslam Dünyasında Sünni ve Şii grupların tuttuğu en büyük oruçlardan biri Ramazan Orucudur. Bu orucun sonrasında ise geleneksel olarak bir bayram yapılır. Bu bayrama “Ramazan Bayramı” bir başka söylem ile “Şeker Bayramı” denilmektedir. Ramazan bayramı deyimini ekseriyetle ümmetçi cenah tercih etmektedir.
Bu Bayramın Kökeni Nedir?
Malum İslam dini takvim olarak güneş takvimini değil, dünyadaki tüm ulusların binlerce yıl evvel terk ettikleri iptidai ay takvimini kullanıyor.
Çünkü Ortadoğu için makbul olan ay, doğu-orta asya için ise makbul olan güneştir. İşte bu yüzden Araplar bu eski geleneği bırakmıyor. Bir de bunun en önemli nedeni Arapların İslamiyet’ten evvel taptıkları “Al ilah” ismi verilen Ay Tanrısıdır. Gökteki tanrılara yakın olma umdesi ile Sümerler Ziggurat ismi verilen yapılar inşa etmiş, bu yapılar sayesinde astronomi bilimi ile uğraşmış, gök cisimlerini gözetlemiş ve takvim sistemi geliştirmişlerdir.
Geliştirdikleri ilk takvim ise ay takvimidir. Bu sayede Sümerler doğumdan ticarete, tarımdan hayvancılığa kadar hayatlarını düzene sokmaya çalışmışlar bunda da kısmen başarılı olmuşlardır.
Lakin Sümerlerin kullandığı bu ay takvimi senelik döngüde eksik kalmasından dolayı çeşitli aksaklıklara sebep olmuş, bu aksaklıklar ve astronomi alanındaki gelişmeler Sümerleri özlerine, yani doğuya, yani güneşe biat etmeye zorlamıştır.
Sümerler, bu geçiş süreci zarfında ay takvimini sadece dinsel motiflerinde kullanmaya başlamış, diğer günlük hayatta güneş takvimi kullanmışlardır.
İşte Sümerlerin ay takvimi kullandıkları tarihlerde bir senenin sonu olarak kutladıkları bayram, günümüz İslam dünyasının Ramazan ayına denk gelmekte olup, Sümerlerde çeşitli etkinlikler ve törenler ile kutlanmaktaydı…
Sümer mitlerinde yeri olan, Sümer ay takviminin bitiş günü olan Ramazan ayının son günü bayramının dünyaya yayılış kökeni budur.
Sümerleri takiben bu bayram diğer Turani-Altayik kavimler tarafından da kutlanmış, Sümerlerden sonra İskit Türkleri, Hititler, daha sonra sırasıyla Hazar ve Avar Türkleri ve Turani Kavimler bu “Ay Bayramı”nı kutlamaya başlamışlardır.
Kız alıp kız verme törenleri, düğünler bu tarihlere denk getirilir, taraflar karşılıklı olarak birbirlerine bal-şeker-tatlı armağan ederlerdi…
Ortada ne Ramazan, ne de Hz. Muhammed yok iken, Türk Toplulukları, Arapların Ramazan ayının sonunda kutladıkları “şeker bayramı” kutlamalarını zaten yapmaktaydılar. Bu bayramlarda en güzel kıyafetler giyilir, çeşitli şenlik ve toylar düzenlerlerdi… Türklerin bir kısmı da Müslüman olduktan sonra bu bayramı Ramazanın sonu ile birleştirerek tek bir bayram haline getirmişler ve yine şeker bayramı olarak kutlamaya devam etmişlerdir.
Lakin Arap hayranlığı duyanlar bu bayramı “Ramazan Bayramı” olarak adlandırmışlardır.
Oysaki Arapların Ay Tanrısı olan “Al ilah” zamanından beri, Araplar da Türklerin kutladığı bu şeker bayramını kutlarlardı.
İslamiyet ortaya çıkıp Ramazan ayında oruç ibadetinin oluşmasıyla Araplar, Ramazan ayının sonuna denk gelen bu şaman inancını, ay tanrısı dininin geleneklerini devam ettirmişler ve Türk Budununun şeker bayramını İslam Dini ile ilintilendirerek kutlamaya devam etmişlerdir…
Hülasa şeker bayramı da binlerce yıllık bir Turan Bayramıdır.
Bayram Ne Demektir?
Bayram kelimesinin kökeni tartışmalı. Bazılarına göre Farsça “bezram” kelimesinden geliyor. Bunun da “bezm-irâm” (neşe günü) sözünden bozma olduğu söyleniyor. Bazılarına göre ise eski Türkçe’de de mevcut olan bir kelime bu. Kaşgarlı Mahmud, Türkçenin ilk sözlüğü olan “Divan-ı Lügatü’t-Türk”deki bayram (bazram) maddesinde; “bu kelimenin aslını bilmiyorum; Çünkü bu kelimeyi Farslar’dan dahi işittim” diyor ki İranlıların da kullanıyor olması Farsça kökenli olduğu tezini kuvvetlendiriyor.
Ramazan Bayramı denilen günün Arapçadaki aslı “Iyd el-Fıtr”dır. Fıtr ise yardımlaşma demektir. Bu yardımlaşma ile Tanrı’nın insanlara bereket vereceği düşüncesi egemen olur.
Sonuç olarak;
Tüm bu yazılanlar ile anlatmaya çalıştığımız şudur. Efendim “Hz. Ali Ramazan ayının 19. Günü hançerlendi 21. Günü şehit oldu. Develerle yolculuk eden kişiler Şam’a bu haberi getirdi ve Şam Valisi Muaviye çocuklara şeker dağıttı” düşüncesi kadar bilimden tarihten uzak bir düşünce olamaz. Yukarıda belirttiğimiz tarihi ve bilimsel açıklama, kulaktan dolma, halkı kin ve nefrete sürükleyecek aslı astarı olmayan açıklamalara karşı yapılmış zaruri bir açıklamadır.
Demek ki!
Kabul etsek de etmesek de böyle bir bayram var ve biz Aleviler bu bayramın yoğun olarak kutlanıldığı Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Kapı komşumuz, işverenimiz, çalışanımız bayram olarak kabul ettiği bu güne saygı duymak mecburiyetindeyiz. Ramazan ayının sonunda kutlanılan bu bayram devlet tarafından da yasal olarak resmi tatil olarak ilan edilmiş, kamu çalışanlarına ikramiyeler verilmiş, ücrete tabi olan köprüler ücretsiz hale getirilmiş ve halkın kabullendiği bu bayram, devlet tarafından da desteklenmiştir. Bu yapılanlardan Alevi-Sünni herkes faydalanmaktadır. Bu bayram bizim bayramımız değildir diyen kurumlara sormak istiyoruz, size verilen bayram ikramiyelerini iade ediyor musunuz? Ücretsiz köprülere bu benim bayramım değil demek suretiyle ücretini veriyor musunuz, bu tatil benim tatilim değil diyerek bayram tatilinde çalışmaya devam ediyor musunuz? Hayır. O halde bu toplum içerisinde yaşıyorsak bazı ortak değerlerde de buluşmamız gerektiğini de bilmemiz gerekiyor.
CEM EVLERİMİZİN KAPISI DAİMA AÇIKTIR
Biz Aleviler, tarih boyunca demokrasi ve insan haklarının yılmaz savunucuları olmuşuz. İnsanı ikiye ayırmışız, iyiler ve kötüler olarak. İyilerin birlik beraberliğine ortak yaşamına ve saygı sevgi çerçevesinde inançlarına saygı duymasına daim katkı sağlamış ve bu ilkeler ile yaşamını ikame etmiş bir toplum olarak kendimizi göstermişiz.
Alevi Kurumları olduğunu idea eden kimselerce, bayram sabahı cem evlerini açmama kararı ile birlikte, açan kurumları da asimilasyoncu olarak lanse etmişlerdir. Cem Vakfı Alevi İslam İnanç Hizmetleri Başkanlığı olarak, bunun tam aksini düşünmekteyiz. Halkımızın yoğun talep gösterdiği bu günde halkımızı camilere muhtaç bırakmayacağız ve Cemevlerimizi açık tutacağız. Hak-Muhammed-Ali aşkına gülbenkler okuyup semahlarımızı döneceğiz. Halkımızı camilere muhtaç bırakan asimilasyoncu kurumların yapmış olduğu yanlışı yapmayacağız. Kapımız gelmek isteyen herkese açıktır. Bizi hedef gösterip, sözde alınan kararları tanımamakla birlikte, tüm halkımızın birliği ve beraberliği için bugüne kadar verdiğimiz mücadeleyi bugünden sonrada devam ettireceğimizi bilmenizi isteriz.
Alevi İslam İnanç Hizmetleri Başkanlığı
Kaynakça:
David leeming'in mythology of the middle east
Gustav Edmund Von Grunebaum classical Islam
Southern Arabia, Carleton S. Coon, Washington, D.C. Smithsonian, 1944, p.399
İslam Muhammed and His Religion, Arthur Jeffery, 1958, p 85, Muhammad at Mecca, W. Montgomery Watt, 1953, p 23-29)
Gazi Üniversitesi Türk Sanatı Topluluğu, Dr. Muazzez İlmiye Çığ
İslam Tarihi Ansiklopedisi 9. Cild Takvim