ÇERAĞ
- 29 Mart 2017, Çarşamba
Alevilikte ‘Çerağ’ nedir?
Çerağ Farsça bir sözcüktür. Türkçe karşılığı Güneş, ışık ve nur’dur. Alevi inancında çerağ veya Delil (Yol gösterici, Rehber, Kılavuz) çok önemli bir yere sahiptir. Bu iki kelime Alevi inanç dilinde ve ibadetinde içiçe geçmiştir. Zaten ikiside biri birini tamamlamaktadır, birisi ışık (Alevi inancında NUR olarak söylenir) diğeri ise elindeki bu ışıkla yolun Rehberidir. Alevilere göre nur yaratılışın evvelidir, Alem-i ummanda yeşil bir kandil vardır bu kandilin içindeki nur Muhammet-Ali nurudur, Kainatın, bu nur’un hürmetine yaratıldığına inanılır.
Şu aleme bir nur doğdu
Muhammed doğduğu gece
Yeşil kandiller yandı
Muhammed doğduğu gece … Hatai
Nur Alevi inancında aynı zamanda, sürekliliği temsil eder, çünkü nur yaratılıştan önce vardı ve sona kadar da var olacaktır, Varlık alemindeki Tecelliyyat ve tezahür, Nur’dan gelmektedir.
Eğer sual eder isen sırrımdan
Cümlemizi var eyledi varından
Hak yarattı Muhammedi nurundan
Kandil de balkıyan nurdan gelirim….. Nesimi
Nur alevi inancında ve ritüellerinde çok önemli bir yere sahiptir, Yaratılışın temelini ve varlık aleminde zuhur etmiş cümle varlıkların özünü oluşturduğundan hemen bütün erkânlarımızda temsili olarak canlandırılır. Her Alevi Perşembe akşamları mutlaka evinde ‘‘Teberrük‘‘ lerin bulunduğu bir köşesinde, Ziyaret yerlerinde, Türbelerde, Yaratanın Nur’u aşkına bir mum yakar.. Cem erkânında ise kendine has kurallarla çerağlar uyarılır…
Cem evinde ibadetin yapılacağı günün akşamı, ( ibadet başlarken yakılan çerağlardan başka) önceden ilahi nuru temsilen bir çerağ uyandırılır. Cem bittikten sonra görevli çerağı sırlar ve cem evinin kapısını kilitler, ertesi güne kadar sır içinde kalır kimseler cem evine giremez..
‘’Bektaşi inancına göre çerağ şu ayete dayandırılır ‘’Biz seni Allah yoluna ışık saçıcı bir Güneş olarak gönderdik’’ Ahzab suresi-46. *C. Sunar. M. ve Bektaşilik. ( Aktaran N. Birdoğan.)
Cem evin de … ’’Eşiğin tam karşısında üç basamaklı ve on iki çırağı taşıyan bir çıraklık bulunur ki buna ‘’Taht-ı Muhammedi’’ de denir….
Bu on iki çerağın arasında veya önünde bir büyük çerağ daha vardır ki bunun başı Bektaşi tacı biçimindedir ve altında dört bölüm olup dört kapıya simgedir. Yukarısı da on iki imama simge olarak on iki dilimlidir. Bu on iki dilimin tam ortasında bir düğme bulunur ki , bu düğme gerçeğe (Hakikat) simge olup Muhammed ile Ali’nin birliğini gösterir….Öbür çerağlarda bundan uyandırılır.. ’’ * N. Birdoğan. A.G. Kültürü Alevilik S.265.
Yukarıya aldığımız alıntıdaki uygulama bugün nadiren uygulanmaktadır, özellikle Avrupa da yapılan Cemlerde Aleviler genellikle yaratılışı temsil olarak üç çerağ uyandırırlar bunlardan ilki yaratıcının aşkına, ikincisi Nübüvvet’in (Peygamber Muhammet Mustafa ) aşkına, üçüncüsü ise velayet’in (İmam Ali ) aşkınadır.
Karanlık ışığın, aydınlığın anasıdır, ışık karanlıktan doğdu ve karanlığın içindeki gizemleri yani bilinmeyenleri bilince çıkardı. Alevi inancında kişinin arınmadan önceki hali gizemlidir, karanlıktır, karanlıktan çıkıp aydınlığa kavuşmak için bir Mürşidi kamile ikrar verip yola girmektir. Mürşit inançta Delil’dir, İlimdir, irfandır. Hak ilmine vakıf olmuş, Çerağ gibi etrafını aydınlatandır….
H.B.Veli ’’İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır’’ Yunus Emre ’’Gel ey kardeş Hakkı bulayım dersen /Bir kamil mürşide varmazsan olmaz ‘’.. Derken, vurgulamak istedikleri, gerçeklere vakıf olan bir kâmil’in muhabbetinde olup O’ndan varlık alemi ile ilgili sır’ları öğrenmektir.
Seksen bin hacıyla Kabe’ye varsam
Onda Muhammed’in yüzünü görsem
Şah aşkına su dağıtsam su versem
Pire varmayınca yoktur çaresi……
*****
Derdmend olmayınca gönül hâk olmaz
Âşık olmayınca sine çâk olmaz
Kul Himmet’im eydür vücut pâk olmaz
Mürşid-i kâmilden el almayınca
Işık karanlıkları aydınlatıcıdır, ilimdir, irfandır, yaşamın kaynağıdır, ışık olmazsa yaşam da olmaz, Güneş Gezegenimizin hem ışık hem de ısı kaynağıdır zahiri anlamda hayatın kendisi olan Güneş tasavvufta Nur olarak bilinir, gerek zahiri ve gerekse batini olarak Güneş (Nur) aydınlanmanın, ileriye, doğruya ve güzele varabilmek için gidilen yolun ışığıdır, Çerağıdır.
Karanlık bilmeyiz nurumuz vardır
Hak-Muhammet-Ali ulumuz vardır
Cemalini gördük pirimiz vardır
Her an müşahede edenlerdeniz ….Harabi
Güneş Dünyamızı aydınlatır, hayat verir Ay Gün’den aldığı ışığı geceleyin Dünyamıza yansıtır. İnancımızda Gün (Güneş) Muhammet’tir Ay ise Ali’dir
Ay Alidir gün Muhammed
okunan seksen bin ayet
Balıklar deryaya da hasret
Çarka döner göl içinde ….P.S.Abdal
Muhammed Dünyayı aydınlatan yaratıcının nurudur, İmam Ali ise bu nur’un vasisidir, velayetidir. Güneş, Alevi inancında bilgidir, akıldır, Hz. Muhammed- Hz. Ali’nin yaratıldığı Nur’dur, yani Hz. Muhammed’in kendisidir çünkü Muhammed ’’Bilimin (Aklın) şehridir’’ İmam Ali de aynı Nurdandır ‘’Bilim şehrinin kapısıdır’’ Kişi eğer bilim şehrine veya yaratıcının nuruna varmak isterse önce İmam Ali’ye varmalıdır. Hz. Ali hem zahiri hem de batini bilgilerin bütününe vakıftır, yanı salt akıldır, insanı insan yapanda akıldır. Aleviler düşüncesinde Aklı hep ön planda tutmuş nakilci yolu değil Akılcı yolu seçmişlerdir..
Akıl denince, aklın kendini dışa vurmasının ürünü olan bilimi de unutmamak gerek, bugün sahip olunan her şey aklın sayesindedir, Akıl ayni zamanda bilmektir, yaratmaktır, ışıktır, yol gösteren, yolu aydınlatandır. .. Bu konuda İmam Ali’nin ’’Aklım Dinimdir. Akıl en büyük zenginliktir’’ sözleri düşüncenin temeline yapılan önemli vurgulardandır. Akıl olmadan Din olmaz. İnancımızda akıl ile bağdaşmayan bir düşünceye, bir inanca yer yoktur. Her ne kadar bazı konularda beşer’e sadece inanmak gerekiyorsa da, Hakikat kapısında bütün konularında kendilerine has açıklamaları mevcuttur, kısacası ’’Arif olana beyan gerekmez ’’Yeterki, kişi Bir Mürşit-i kâmilin önderliğinde kendisini marifet ile donatmasını bilsin..
Cemlerimizde Çerağ hizmeti, cemdeki, on iki hizmetten biridir. Bütün hizmetlerde olduğu gibi Çerağ uyarmasında kendine has bir erkânı vardır.
“Hayır himmet Pir’im diyerek‘‘ dize gelir, Çerağın sağına, soluna ve önüne “Allah, Muhammed, Ya Ali” diyerek niyaz eder, sonra yere niyaz ederek diz üzeri oturur,
’’ Nur suresi 35.a. ve 36 ayetlerini” okur.
Yaratanın nuru aşkına ya Allah, ya Allah, ya Allah….
Nübüvvetin nuru aşkına ya Muhammet, ya Muhammet, ya Muhammet.
Velayetin nuru aşkına ya Ali, ya Ali, ya Ali diyerek çerağı uyandırır.
Hizmetli ayakta (Dar halinde) diğer duasını okuduktan Sonra, Pir’den duasını alıp yerine geçer
Hata ettim Huda yaktı delili
Muhammed Mustafa yaktı delili
Ol Ali abadan Haydar-ı Kerrar
Aliyül mürteza yaktı delili
Hatice tül Kübra Fatma Zehra
Ol Hayrün Nisa yaktı delili
İmam Hasan aşk-ı’na girdim meydana
Hüseyn’i kerbela yaktı delili
İmam Zeynel imam Bakırı Cafer
Kazım Musa Rıza yaktı delili
Muhammet Takiden hem Ali Naki
Hasan-ül askeri yaktı delili
Muhammed methi ol sahip zaman
Eşiğinde Ayet yaktı delili
Bilirim günahım haleden aşubdur
Hünkar-ı Evliya yaktı delili
Oniki İmam’dır bu Nûr Hatâyî
Şir-i Yezdan yaktı delili
Delil uyandırıldıktan sonra gelen ibriktar hizmetlisi delil’in içinde bulunduğu yere birkaç damla su damlatır, cemin bitiminde çerağ hizmetlisi
‘’Batın oldu çerağı nuru Ahmet, zahir oldu şems-i Mah-i Muhammet’’ tercümanını okuyarak, iki parmağını bu suya batırıp delili (üfleyerek söndürmez ) sır eder.. Yani öbür anlamıyla Delil uyutulur, sonra uyandırılır, ayrıca sır’lama yukarıda bahsedildiği gibi ışığın sürekliliği, yolun daim olarak aydınlık olması nedeniyledir.
Cem’de çerağın uyandırılması, mekanı aydınlatmak amacı ile değildir. Amaç gönülleri her türlü vesveseden arındırmak, Hakkın mekanını Haktan gayri düşüncelerden temizlemektir. Ancak ki Nur ile dolmuş, nefisten arınmış bir kişilik içindeki rahmani duyguyu yükseltip şeytani duygulardan uzak dururmaktır.
Alevi inancının harmanlanıp bugünlere gelmesine de çerağ olup etrafını aydınlatan birçok yol önderimiz bulunmaktadır. Seyyid baba Mansur’u, Ağu içen, Pir sultan’ı ve diğer yol önderlerimizi saygıyla anarken, onların yolundan giden, onlardan devir aldıkları mirası tavizsizce savunan, bedel ödeyen canlarımızın mücadelesi önünde de saygıyla eğiliyoruz.
Nefsin tükenmez arzu ve isteklerinden feragat edip ilim ve irfan ile yüklenmiş, sahip olduğu marifetini ve bilgisini kendi yaşam tarzına dönüştürmüş bireylerden oluşan bir toplum yaratmak, bugün Dünyamızda yaşanan cehaletin de panzehiri olacaktır.
Aleviliği temel ahlaki kuralı ’’ Eline, Diline, Beline ‘’ sahip olmaktır. Hakikat Ceminde, cinsiyet yoktur, can vardır. Eşik’ten içeriye adımını atan MUHAMMED-ALİ divanındadır, bu divanda Hak’tan gayrisine yer yoktur.. Alevi düşmanları, kendilerinin icat ettikleri saltanat dinini sorgulayan, hurafelere biat etmeyen, korkuyu değil, sevgiyi ön plana alan Alevilere asırlar boyu birçok iftiralarda bulundular, bunlardan biriside Cem erkânının bitiminde sırlanan çerağa ilişkin olarak dile getirdikleri ’’Mum söndü’’ iftirasıdır.. Bu iftira, Şeriatçı yobaz düşüncenin kendileri gibi düşünmeyenler hakkında uydurdukları yüzlerce iftiradan sadece biridir, bu iftiralar neden olarak kabul edilip tarihsel süreç içinde toplumsal olarak Alevilere katliam fermanları çıkarılmış ve yüzbinlerce Alevi katedilmiştir. Bu zihniyetin mirasçılarının en entel geçinenleri bile, bugün ülkede egemen hale getirilmek istenen şeriat düzeninin ve sarayın teşviki ile bilinç altına yerleştirdikleri bu iftiralarını dışa vurmaktan çekinmemektedirler.. Karanlık ne kadar koyu olursa olsun, Aleviler onu ellerindeki çerağlarla dipsiz kuyuların içerisinde hapsedeceklerdir…
Aleviler, Tarihsel süreç içinde ve günümüzde yanlız Ehli-beyt düşmanlarının yaptıkları karalama ve iftiraya maruz kalmamış, içeridende bazı misyonerlerin bölme, parçalama, itibarsızlaştırma faliyetleri ile karşı karşıya kalmışlardır. Bunlardan, Aleviliği egemen Emevi-Abbasi saltanat Din’i veya diğer mezhepler içerisinde eritip yok etmeye çalışanların yanısıra, Kadim Alevi inancının olmazsa olmazlarının içini boşaltarak, inancı temelsiz, savunmasız, harabeye dönmüş boş bir kaleye çevirmek isteyen ve kendilerine Aleviyim diyenleri de unutmamak lazım.
Yüzyıllardır Katliamlara, Ateş kuyularına, Darağaçlarına, sürgünlere, Asimilasyonlara ve bütün olumsuzluklara karşı bu yola gönül verenler ser’lerini verdiler ama inançlarından taviz vermeden inançlarını bu günlere taşıdılar.
Çünkü; İnançları olmasaydı, Onlarda olmayacaklardı..
Çünkü Yol’a verdikleri ikrarları vardır, yol’a taliplik vardır, İkrar HAKK adına MUHAMMED-ALİ’ye (Ehli-Beyt’e) verilmiştir. İnancımızda ikrarına yüz çevirenler düşkün olarak kabul edilmiştir.. Aleviler ulu Pir’in ‘’İncinsen de incitme’’ Düsturundan hareketle, benliği, bencilliği, horlayıp aşağılamayı gönül defterinden silmişlerdir..
İnancımız da sürek farklılıkları vardır, bu bizim açımızdan bir zenginliktir, ancak inancın özü, üzerine bina edildiği ‘’olmazsa olmazlar’’Kendisine Aleviyim diyen her can için aynidir.. Her Alevi canımız ‘’TEVELLA ve TEBERRA”yı iyi bilir.
Yola talip olanlarımız bütün erkânlarımızda DELİL’imizi (çerağ) uyandırırken Yaratanın nuru aşkına…Ya Allah.. Nübüvvetin nuru aşkına.. ya Muhammet.. Velayetin nuru aşkına.. ya Ali.. diyerek uyarırız.. Hakk-Muhammet- Ali’siz bir Dua’mız bir gülbengimiz olmaz
Ve Hakk-Muhammet-Ali kutsallığı ve kutsiyeti üzerinde yüselen bir yapı içinde bu türden düşüncelerin yeri olmaması gerekir. Bunlar sadece gelişmenin önünde birer engel, bölüp parçalamanın da misyonerleridir.
Harabi bunlara güzel bir cevap vermiş
‘‘Vahdet alemini bilmeyen insan
İnsan suretinde kaldı bir hayvan‘‘
Yol ulularımızın deyimi ile ‘’İlimdem gidilmeyen yolun sonu karanlıktır ‘’ Uyandırdığımız çerağ tamda bunu ifade etmektedir, bundan hareketle diyoruz ki Bizim Çerağımız karanlıklardan çıkmak, iyiyi, doğruyu, güzeli inşşa etmek için kendimize rehber edindiğimiz ilimdir…