KUTSAL KELAMIMIZ KUR'AN VE ALEVİLİK
- 16 Ağustos 2017, Çarşamba
Kutsal Kelam olan Kuran’ı Kerim, Tanrı’nın mesajıdır. Tüm âleme seslenir ve tek muhatap olarak da İnsanı tanır; “Yasin –“Ey İnsan" diyerek, insanın rengine, şekline, ırkına bakmadan tümünü kucaklamış ve bir canlının bir diğerine üstünlüğünü kabullenmemiştir...
Alevilik; İslam'ı benimseyen. Tanrı'nın birliğine (Tevhit) inanan. Hz Muhammed’i Peygamber kabul eden.
Kitabı Kur'an olan. Hz. Muhammed'in Ehlibeyt'ini seven, İbadetini, Cem ve niyaz ile bütünleştiren, kıyam, rükû ve secdesi ile kendi lisanıyla İbadet eden, ümmet yerine hür insanı, yaratanla yaratılan ayrılığını "Vahdet-i Vücut" ile birleştiren, Tanrı korkusu yerine, sevgisini benimseyen, zahiri (görünen) batınla (görünmeyen), batını zahirle birleştiren, şeriat kapısını aşıp, marifet yolu ile hakikat dünyasına ulaşan, Kuran’ın şekline değil, özüne inen akıl ve gönlü ile "Seyr-ü sülük" (Ruhsal olgunlaşma) olan bir tasavvuf’ Hakikat yoludur.
Alevilik; Özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı’nın insanda tecelli ettiğine ve zerresinden oluştuğuna, onun için de insanın ölümsüzlüğüne inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, kendi öz diliyle, musikisiyle, semahıyla inancını icra etme biçimine denir.
Alevilik; İslamiyet’in Kuran’a dayalı, Hz. Muhammed’in buyruklarına göre İslam’ı evrensel boyutuyla yorumlayıp, yeryüzü insanlığına yeni kapılar açan büyük bir düşünce akımı ve tasavvuf felsefesiyle hayat bulan bir inanç bütünlüğüne denir.
Özetlersek, Alevilik: Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. İmam Ali’nin adaletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan her dine, her mezhebe, her inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan, dil, din, ırk, renk farkı gözetmeyen, eline, diline, beline sahip ilkelerini şart koşan, gelmek isteyen, inançlı insanları çatısı altına alarak manevi susuzluklarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yargılamalarını sağlayan, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan, bağnaz kurallara bağlı olmayan ve onu reddeden, İslam dinini kendi örf ve adetleriyle yorumlayan, aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri merhamet, görüşü eşitlik, hazinesi bilgi, meyvesi sevgi hamuruyla yoğrulmuş, insan-ı kâmil ve erdemli insan yaratmayı öngören, korkuyu aşıp sevgi ile Tanrıya yönelen, “Enel-Hak” ile insanın özünde Tanrıyı gören, insanı incitmenin tanrıyı incitme anlamını veren, yaratan ile yaratılan ikiliğinden “varlık Birliği”ne varan edep ve ahlakiliği yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten, hamurunda hem ilahiliğin hem de irfan iliğin mayası bulunan; kişinin ahlaklı ve karakterli yaşam ilkelerini belirleyen, Hz. Muhammed ve Hz. İmam Ali’den gelen neslin imametini teberra ve tevella ilkesi ile sahiplenen, dini biçim ve şekli olarak değil, gerçek anlamıyla algılayan, dini bağımsız bir irade gücü ve Batıni özelliği ile evrimleştiren akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren ve tüm bunları “Kırklar Cemi” ile yürüten bir inançtır…
Kutsal Kelam olan Kuran’ı Kerim, Tanrı’nın mesajıdır. Tüm âleme seslenir ve tek muhatap olarak da İnsanı tanır; “Yasin –“Ey İnsan" diyerek, insanın rengine, şekline, ırkına bakmadan tümünü kucaklamış ve bir canlının bir diğerine üstünlüğünü kabullenmemiştir... İnsan da, “eline, diline, beline” sahip yüksek ahlaklı olmalı ve incinse de incitmemelidir.
Hiçbir şekilde ırk, renk ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın, tüm yaratılmışların aynı kutsal değerde olduğunu, kâinatta ki, tüm canlıların da Tanrı’nın özünden yaratıldığına inanmanın adıdır.
Alevilik, sözlük anlamı olarak; Hazreti Ali'ye intisabı olan kimse anlamındadır. Yani, Hz. İmam Ali'den yana olmak demektir. "Ali- evi" ev halkı anlamındadır. Onun ev halkından olabilmenin yolu da onun değerleriyle süslenmekle olur.
Alevilik; insanları nefsanî duygulardan arındırıp Hakk'a ulaştıran vasıtanın adıdır. O vasıta bilinçli kullanılırsa insanları yüceltir, güzellik ve iyiliklere taşır, bilinçsiz kullanılırsa yarar sağlamaz ve zaman kaybı olup kişiyi Hakk katına taşımaz.
İnanç, insanları huzura ulaştırır. Ulaşabilmek için de kişinin bütün sıkıntılarından, üzüntülerinden uzaklaşması gerekmektedir. Gönülde Haktan gayri sevgili kalmamalı ki; Âşıkla maşuk birbirine kavuşabilsin.
Hz. Mevlana, bedeni ibadet eden, ancak ruhu secde etmeyen harap gönülleri, içsiz cevizlere benzetir. "Kulun ibadetine güzellik katan, ondan alınan zevktir. Çekirdeğin ağaç olması için, çekirdeğin içli olması gerekir. [1] der. İnsan, bedeniyle değil, ruhuyla, aşkla ibadetini yapmalıdır.
Alevilik, özü ile Yaratanla birleşmenin adıdır. Çünkü o öz sendedir. Bütün olan özün parçası sensin. Baba Yunus’:
Yol odur ki doğru vara. Göz odur ki Hakk’ı göre
Er odur ki alçakta dura. Yüceden bakan göz değil,
deyip, insan olmanın özetini yapmıştır.
Pirimiz Hacı Bektaş-ı Veli de; "Ara ki bulasın," diyor. Aramadan bulunmaz, bulunmadan bilinmez, bilinmeden sevilmez, sevilmeden varılmaz, varılmadan da O olunmaz. Kendini bul ki; O'nu da bulasın. Kendini bulmadan onu bulamazsın. Kendini görmeden onu göremezsin. O zaman ara, kendini ara, eksiğini ara, Hakk'ı ara, güzellikleri ara, iyilikleri ara, sevgi ve aşkı ara. Arayarak O olacaksın. Çünkü her şey sendedir. Kâinat sende gizlidir. Aradığın sendedir. "Mademki sen insansın" aranılan sende gizlidir. Kitabı Mübin sensin, sana senden yakın bir şey yoktur. Çünkü O sana senin şah damarından daha yakındır. Yakın olanı sen niye senden uzaklarda ararsın ki!
Hz. İmam Ali, kendini bilmenin ışığını yüzyıllar öncesinden yakmıştır:
-Derman sende. Fakat senin haberin yok;
Derdin sende fakat sen görmüyorsun
Kendini küçük bir beden sanıyorsun
Oysaki koskoca âlem, dürülmüş içinde senin
Öylesine apaçık, apaydın bir kitapsın ki
Gizli şeyler onun harfleri ile meydana çıkmada,
Dışarıya bir ihtiyacın yok senin
Gönlünde yazılmış yazılar
Her şeyden haber verir sana.” [2]
Pirimiz Hacı Bektaş-ı Veli de: "Ara bul" diye buyurmuştur. O zaman ara... ara... ara... Ama kendinde ara. "Canında bir can var, o canı ara... Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini ara... A... yürüyüp giden sofi! Gücün yeterse ara; Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara." [3]
Din araçtır, amaca ulaşmak için araçtır. Amaç ise: Bilmek, bulmak ve insan olmaktır. Yani, "Beşer gelip, bişer (şerden kurtulup kâmil insan olmak, pişmek, olgunlaşmaktır) olarak gitmektir. Kendi içinde ki dengeyi kurmaktır. O zaman o amaç için aracını iyi kullan.
O araç sendedir. Birlikte ikiliği niçin ararsın ki! "Güneşe delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa, güneşten yüzünü çevirme." [4]
"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır."
Yunus Emre
Evet, bizim Yunus da bizlere böyle seslenir. İnsan son derece önemli bir varlıktır. Allah'ın yeryüzünde ki halifesidir. Meleklerin vakıf olamadıkları ilimlere sahip edilmiş ve meleklerin Âdeme secdesi emir olunmuştur.
Yunus, bunu özetlemiş;
Ben ay’ımı yerde gördüm
Ne isterim gökyüzünde
Benim yüzüm yerde gerek
Bana rahmet yerden yağar..
Hakk'ın insanda tecelli ettiğine inanan ve iman getirip teslim olan kimseye ve yaratılmışlar arasında ayrım yapmamanın adına Alevilik denir.
Zaten dinlerin amacı da, insanları kötülükten çekip iyiliğe, birliğe ve kemale yöneltmek, ebedi hayatın yanında bir zerre hükmünde kalan şu fani ömür içinde iyilik ve gönül huzuruyla yaşamalarını sağlamak, onlara insanlıklarının şer afetini ve insan olarak yaratılmış olmalarının manasını bildirmek değil midir?
Hak nasip eylese dergâha varsam,
Bir dem divanına dursam ya Ali.
Eğilsem eşiğine niyaz eylesem,
Yüzüm tabanına sürsem ya Ali.
Allah'ın aşkına geldim kapına,
Muhammed aşkına durdum tapına,
Yüzüm sürdüm eşiğine yapına,
Derdimin dermanı sensin ya Ali.
Yunus Emre Konya’ya Mevlana Celaleddin’i Rumi’nin Makamını ziyaret Ederken onun mesnevisine göz gezdirir ve ciltlerini tek, tek inceler.
Sonra sorarlar yunusa, derler ki. Erenler Mevlana’nın esrini nasıl buldunuz?
Baba yunus şöyle cevap verir onlara!
Evet, Eseri çok güzel, çok güzel de yaradılışı ve Allah’ı çok uzun yazmış bu kadarına ne gerek vardı bilmem. O zaman tekrar sorarlar peki siz olsanız nasıl yazardınız?
Yunus cevap verir onlara;
“Ete kemiğe büründüm İnsan oldum göründüm” der