GADİR HUM
- 14 Eylül 2017, Perşembe
GADİR HUM
Sevgili Canlar!
Sizleri Hak Muhammed Ali ve Yüce Ehlibeyti aşkıyla selamlıyor, hoş geldiniz diyorum.
O yüce Nebi; ve Velilerin hüsnü himmetleri yol göstericimiz ve rehberimiz olur inşallah..
Bu günkü sohbetimizde “Gadir Hum” konusu üzerinde duracağız. Sözlerime, “Ali Erdoğan’ın” güzel bir nefesi ile başlamak istiyorum;
Ruhike ruhumdur dedi Muhammed
Canı canımdandır Şahı Merdan’ın
Demmike demi söyledi Ahmet
Kanı kanımdandır Şahı Merdan’ın.
O nebidir Ali onun özüdür
Söylediği sözler kendi sözüdür
Seyredin cemalin gerçek yüzüdür
Eti etimdendir Şahı Merdan’ın.
Ondan zuhur etti Fatıma ana
Hasan’la Hüsey’in verildi ona
Bunların tamamı pençe-i aba
Soyu soyumdandır Şahı Merdan’ın.
Onlardan hatıra Zeynel Abidin
İmamı bakırla Cafer Sadık’ın
Musai Kazım’ın yolu sürdüğün
Yolu yolundandır Şahı Merdan’ın.
İmamı Rıza’dır başımız tacı
Takiy’le bulunur dertler ilacı
Ali yel Naki’nin gönül mihracı
Ruhu ruhundandır Şahı Merdan’ın.
Hasan Askeriyle duralım dara
Erebilsek Mehdi Sahip zamana
Ali Erdoğan’ım geldim amana
Darında dururum Şahı Merdan’ın.
(Ali ERDOĞAN)
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'in son Kâbe ziyaretinde (VEDA HACCI'NDA) İslam tarihinin önemli bir olayı gerçekleşmişti. Bu çok önemli olay, GADİR HUM'da yaptığı konuşmadır.
Peygamberimiz bütün inananları Kabe'yi ziyaret etmek için davet eder ve sayıları 124 bin olan topluluk kendisiyle birlikte Medine'den Mekke'ye hareket ederler. Hazret-i Ali de Peygamberin emriyle halkını İslam'a davet için gittiği Yemen'den dönüp Mekke'de buluşurlar.
VEDA HACCI olarak anılan bu ziyarette Hazret-i Muhammed Mustafa halka, birincisi ARAFAT'ta, ikincisi MİNA'da, üçüncüsü de GADİR HUM'da olmak üzere üç önemli hutbede (konuşmada) bulunur.
VEDA HUTBESİ
Hazret-i Muhammed Kabe ziyaretinin kurallarını anlattığı konuşmasında, önce Yüce Allah'a şükretmiş sonra da Müslümanlara öğütler vermiştir:
'Allahım! Şükür ve minnet sanadır. Senden başka tapılacak yoktur. Bütün yer, gök ve varlıklar senindir. Her şeye gücün yeter.
Ey beni dinleyenler! Belki bu yıldan sonra bir daha sizinle böyle topluca buluşamam. İslamiyet’ten önceki cahillik döneminin geleneklerini ayaklarımın altına alıp, görün ki çiğniyorum.
Her Müslüman birbirinin kardeşidir. Bütün kan davaları ve her türlü tefecilik kaldırılmıştır. Ne başkasına zulmedin ne de zulüm görün.
Ey insanlar! Sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Onlar sizin haklarınızı gözetmelidir. Onların da sizin üzerinde hakları vardır. Onlara karşı iyi davranın. Eşlerinize sevgi ve esirgemekle muamele ediniz.
Ey Müslümanlar! Her birinizin kanı ve malı diğerine haramdır. Kıyamet günü Allah'ın huzuruna geleceksiniz. O da yaptıklarınızı soracak ve yaptığınız işlere göre karşılığını verecek. Sakın inanmayanlar gibi parça parça olup da bir biriniz kanına girmeyiniz.
Ey beni dinleyenler! Her şeyde aşırılıktan sakının. Sizden önceki ulusların yok olmalarının nedeni, dinde aşırı olmalarıdır.
Burada bulunmayanlara sözümü duyurunuz. Belki o bulunmayanlar içinde sözlerim burada bulunanlardan daha çok ve uygulayacaklar vardır. Allah'ın size ildirmemi istediği şeyleri size böylece bildirmiş oluyorum. "
Bu konuşmadan sonra:
"Ey insanlar! Mesajımı vermiş oldum mu? Size peygamberlik görevimi gerektiği gibi yaptım mı? Allah'ın emirlerini size ulaştırdım mı? " diye sordu ve bütün orada bulunanlar:
"Evet, ey Allah 'in Elçisi, gereken mesajı verdin. (Tebliğ ettin). Bize güzel öğütlerde bulundun. Böylece şahitlik ederiz... " dediler.
Bütün ARAFAT VADİSİ binlerce insanın bu sözleriyle yankılandı. O zaman Hazret- i Peygamber üç kez:
"Şahit ol Ya Rabbi!" dedi ve sözlerini bitirdi.
Hazret-i Muhammed'in yalnız 7. yüzyıl Araplarına değil bütün insanlığa yaptığı bu seslenişi, İslam devriminin en büyük söylevi idi.
Bu hutbenin hemen ardından Yüce Allah şu ayeti gönderdi:
"Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İSLAM"ı verip, ondan hoşnut (razı) oldum. " (Maide - 3)
GADİR HUM HUTBESİ
Hazret-i Muhammed, Kabe ziyaretini tamamlayıp Müslümanlarla birlikte Medine'ye doğru yola çıktılar. Mekke ile Medine arasında bulunan GADİR HUM denilen yere gelip mola verdiler (17 Mart 632). Burada Yüce Allah'tan şu ayet indirildi:
"Ey sevgili Peygamberim! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun sana sunduğu Elçilik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan (düşmanlarından) koruyacaktır. " (Maide -67)
Hazret-i Muhammed bu emri alınca, deve semerlerinden yapılan yüksekçe bir kürsüye çıktı, Hazret-i Ali'yi yanına çağırdı ve onu da kürsüye çıkarıp sağ yanına aldı. Allah'a hamd ettikten sonra yüksek sesle şöyle buyurdu:
"Ahirete göçmekte hepinizden önde bulunuyorum. Orada (Cennette) havuz başında bana ulaştığınız zaman sizden iki değerli şeyi soracağım; size iki paha biçilmez EMANET bırakıyorum. Biri, Allah 'in Kitabı olan KUR AN, diğeri de EHL-İ BEYT'imdir.
Bu ikisi havuz başında bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmaz; bunu Rabbimden diledim... Benden sonra bu ikisine yapışır sarılırsanız, sonsuza kadar sapmaz, yolunuzu yitirmezsiniz... "
Ondan sonra şöyle buyurdu:
"Ben size sizin nefislerinizden daha ileri değil miyim? Sizin iyiliklerinizi sizden daha iyi bilmez miyim? "
Orada bulunan müminler hep bir ağızdan kendisini onaylayıp:
"Evet ey Tanrı Elçisi! Sen bizim nefsimizden bize daha yakın daha evlasın. Dünya ve ahrette bizim faydalarımızı bizden daha iyi bilirsin!..."
dediler.
Hazret-i Muhammed Mustafa bunun üzerine sağ eliyle Hazret-i Ali'nin sağ elini tutup kaldırdı, onu överek buyurdu ki:
"Ey insanlar!
Biliniz ki, BEN HER KİMİN MEVLASI İSEM, BU ALİ DE ONUN MEVLASIDİR.
Ali'nin nefsi benim nefsim, Ali'nin kanı benim kanım, Ali'nin ruhu benim ruhumdur.
Her kim beni severse, Allah 'ı sever; her kim Allah 'ı severse, Ali 'yi sever.
Her kim beni sevmezse, Allah 'ı sevmez; her kim Allah 'ı sevmezse Ali 'yi sevmez.
Hak ve adalet her zaman Ali ile beraberdir. Ya Rabbi! Şahit ol.
Ey Allah’ım! Ali 'yi seveni sev. Ali 'ye düşmanlık edeni sevme. Ali 'ye yardım edene yardım et. Ali 'ye kötülük edeni aşağılandır!"
Hz. Peygamber’in Hakk’a yürümesinden önce yaptığı bu açıklamalarla kendi yerine Hazret-i Ali'nin halife, vasi ve müminlerin önderi olduğunu ilan etmiştir. Demek ki Hz. Muhammed'in hak halifesi Hazret-i Ali'dir.
Hazret-i Muhammed'in bu öğüt ve açıklamalarından sonra, orada bulunan binlerce insan birer birer gelip Hazret-i Ali'ye biat ettiler ve kutladılar.
Hattab Oğlu Ömer, İmam-ı Ali'nin elinden tutarak:
"Kutlu olsun, ne mutlu sana ey Ali! Hem benim hem de kadın, erkek bütün müminlerin velisi (önderi) oldun. " diyerek ona biat etti.
Gadir Hadisi'ni Hz. Peygamber kendiliğinden değil, TEBLİĞ ayeti indikten sonra, Allah'ın emriyle buyurmuştur. Tanrısal emirde elbette bir hikmet olacaktır. Bu hikmeti Hazret-i Ali'nin yalnız muhabbetine ve sevgisine bağlamak doğru ve yeterli olamaz. Gerçekte bu hadis Ali'ye muhabbetle birlikte, daha önemli bir görev için ferman buyurulmuştur. Bunu Ravzat-ül-Ahbab şöyle açıklıyor:
"Görülüyor ki: Gadir Hum günü, üçüncü kez olarak İmam-ı Ali (a.s.) yaklaşık 124 bin Müslümanın önünde (MEVLA, VELİ ,HALİFE) olarak atanmıştır. Ve ashabın çoğunluğu sırasıyla Hazret-i Ali'yi kutlamış ve O'na biat (ikrar, ahd) etmişlerdir."
Gadir Hum'da açıkça görülüyor ki İmam-i Ali, resmen HALİFE tayin edilmiştir ve ALEVİLER, 1400 yıldır onu tutmakta sevmekte haklıdırlar.
Sağlam bir yapının (İslam'ın) temeli olan GADİR HUM hadisi, verdiği ikrardan/sözden dönenler tarafından ayaklar altına alındı. Nitekim, Medine'ye döner dönmez işler değişti. Allah'ın emriyle, Hz. Muhammed'in verdiği görev Hz. Ali'ni elinden alındı. Eskiden beri Ehl-i Beyt'e karşı olan Emevi ağaları din kaygısını bir tarafa bırakıp türlü entrikalar çevirdiler. "Gadir Hum"' ahdi geçerli olup da Hz. Muhammed'in yerini Hz. İmam Ali alırsa, Arap kabileleri üzerinde bir daha egemenlik kuramayacaklarını anladılar. Aralarında türlü hileler kurup, planlar düzenleyip, Allah'ın ve Peygamberin emri olan "GADİR HUM BUYRUĞU"nu kısa sürede yok ederek, Yüce Peygamberin "Tanrısal Emri"ni hiçe saydılar.
Emevi ağalarının amacı, halifeliği Hz. Ali'ye vermemek, Hz. Muhammed'i ve İslam'ı yıpratmaktı. Ve başarılı da oldular. İşte bugün İslam ülkelerinin perişan bir durumda olması Emevilerin İslam üzerinde oynadıkları oyunun sonucudur.
Sözün kısası: Tarihsel gerçekler yüzyıllarca hep hasır altı edilip gizlenmiş, saf Müslümanlar, yalan yanlış bilgilerle kandırılmış, açıkça günah işlenmiştir. Bu günahın failleri olan ULEMA'yı elbette Cenab-ı HAK ahirette, Ulu Divan'da sorguya çekip cezalandıracağı inancındayız.
Hazret-i Muhammed'e,
"Ümmetin içinde kurtuluşa erecekler kimlerdir?'" diye soranlara, O: "Ali ve Ali 'ye uyanlardır!" buyurmuştur.
O sırada inen bir ayet de Hazret-i Muhammed'in bu sözünü doğrulamıştır. "Fakat, inanıp yararlı iş işleyenler, işte bunlar yaratılanların en iyileridir. " (Beyyine 7.)
Hazret-i Muhammed bu ayeti yorumlarken, Hazret-i Ali'ye dönmüş, "Sen ve sana uyanlar Kıyamet Günü Allah'tan razı olmuş ve onun razılığını kazanmış olarak diriltileceksiniz" diye buyurmuştur.
İşte, Aleviler bu ve daha nice apaçık belgelere (ayet, hadis, tarihsel olaylar...) dayanarak İmam-ı Ali'nin yanında yer almışlar, kendilerine 1400 yıldan beri bundan dolayı "ALİ YANDAŞI", "ALİ PARTİSİNDEN OLANLAR" anlamında ALEVİ adı verilmiştir.
GADİR HUM HADİSİ KONUSUDA EHL-İ SÜNNET (SÜNNİ) KAYNAKLARI NE DİYOR?
Çoğunluğu Sünni inançtan olmak üzere 20 tarihçi, 54 hadisçi ve 26 tefsirci yani toplam olarak tam 100 bilgin, belgesel olarak yazmış oldukları kitaplarında GADİR HUM'da Hz. İmam Ali'nin TANRI emriyle Hz. Muhammed Mustafa tarafından, kendisinden sonra ve kendi yerine HALİFE olarak ümmetine tanıtıldığını teyit ve tasdik etmişlerdir. Bu bilginlerin en ünlüleri şunlardır:
Belazuri, Taberi, Şehristani, Hatib-i Bağdadi, Yakut-ı Hamevi, İbn-i Esir, İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed b. Hanbel, Buhari, Tirmizi, Fahr-i Razi, Kadı Beyzavi. Sadeddin-i Teftazani, Dr. Taha Hüseyin vd...
Sünni tarihçilerden Şehbender-zade Filibeli Ahmed Hilmi Bey bakınız ne yazıyor:
"Ashab hakkındaki hadis-i şerifler iyice tetkik edilirse görülür ki Cenab-ı Nebi, Hazret-i Ali'nin kendisinden sonra Kafıle-salar-i İslam (Mü'minlerin Önderi) olmasını istiyordu. Çünkü İmam Ali'yi bizzat ve hususi ihtimam (özen) ile yetiştirmiş ve bütün sır ve işlerine mahrem (gizli sırlarına arkadaş) etmişti."
Gerek kendisi ve gerekse eserleri, değil yalnız Doğu'da, Batı dünyasında da şöhret kazanmış olan Mısırlı tarih bilgini ve Dr. Taha Hüseyin, “ALİ ve EVLADLARI” adlı eserinde Hz. İmam Ali ile ilgili tüm tarihsel olayları (Hicret, Kardeşlik, Vasiyet, Mübahale, Uhud, Hendek, Hayber, Tebük, Gadir Hum vb.) ve hadisleri naklettikten sonra şu sonuca varıyor, diyor ki:
"Sözün kısası; HAZRET-İ MUHAMMED'DEN SONRA HALİFELİK HAKKI, İMAM ALİ'NİNDİR."
İmam Ali velayeti’nin nuru ve rahmeti, tüm insanlığın üzerine olsun. Ve O’nu anlama idrakini, Yüceler Yücesi Ulu Allah cümlemize nasip eylesin.
Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı