KURBAN BAYRAMI CEM MUHABBETİ

  • 17 Ağustos 2018, Cuma

                       KURBAN VE BAYRAM-I

 

Bayram Nedir: dinsel ya-da ulusal yönden önemi olan kutsal sayılan ve Ulusça Kutlanan gün.

    Konumuz kurban Bayramı:

Kurban Bayramı acaba kimlerin bayramıdır?

    Acaba Yüce Allah’ın Katında, Allah’ın emirlerini yerine getirmekle Kaçıncı sıradayız?

    Acaba Kurban Bayramı Allah’ın Emirlerine aykırı gelenler için bir Bayram sayılır mı?

Hz. İbrahim gözünün Nuru olan oğlu İsmail-i Kurban eylemeyi Bile Kabul ederken, biz kötü arzularımızdan ve nefsanî duygularımızdan, neyi kestik, neyi sakındık?

    Eğer bunlardan sakınmıyorsak o kurban-ı kesmeyelim, o kurbanlığın canına kıymayalım daha evla değimlidir?

Kişi evvela kendi nefsini ıslah etmezse, kötü arzularından men etmezse, Kurban tığlamak Makbul olur mu?

    Acaba Ben Kimsenin Hakkını yemiş-miyim? Her hangi bir Cana Zarar vermiş-miyim, kazancımda Hakk yemişliğim var-mıdır?

   Bunun Muhasebesini yapan ve kendi Günahını eline Alıp Tövbe eden Can Emin olun ki, En Güzel mertebeye ulaşmış, Hakkın İnayeti ile de kesmiş olduğu Kurban-ın kabul olacağıdır.

   Bayram Nedir ve Ne Zaman olur?

   Bir seveni bunu Hz. İmam ALİ-ye sorar:

“Ya ALİ bu gün Bayram-mıdır?”

Hz. ALİ şu cevabı verir:

“Her kimse her hangi bir günde yüce Allah’ın emirlerine Aykırı gelmediği takdirde kendisi için o gün bayramdır.

   Her kim olursa olsun bir Bayram gününde Yüce Allah’ın Emirlerine aykırı geldiğinde kendisi için Bayram değildir.”

   Hz. Ali cenabı Mürtezanın anlatmak istediği Bayram İnsanlık adına bir kazanç olmalıdır demek ister.

Kazanç dediysek maddi değil manevi bir kazanç olmalıdır, çünkü Bayramlar manevi kazançlarımızdır.

   Bu mübarek Bayramın manasını anlayan kimseler ve İbret alıp Nefislerini Islah edenlere ne mutlu onlar için gerçekten bir Bayram günü sayıla-bilir, bilenlere de, Mübarek olur İnşallah.

   Hz. İbrahim Yüce Allah’a olan İmanı ve teslimiyeti sayesinde en yüce mertebeye ulaşabilmiştir.

   Dilerseniz, Hz. İbrahimi-‘in hayatından biraz örnek alalım.

Henüz çocuk yaşta iken sürekli tek Tanrı İnancı ile Tefekkür eder,

Bütün zorluklara tevekkül ile sabrederken bir yandan da arayış içersinde idi, kendi zamanında ki çok Tanrılı İnanışlara asla meyletmeyip, Yüce ve tek olan Rabbine dua etti, Hep sabretti, Haksızlıklar karşısında susmadı yalnız kaldığı zamanlar oldu ama O hep gizli ve şeksiz olan Rabbine güvendi ve direndi.

    Öyle zaman oldu ki, Ailesi bile ondan uzak durmak istedi, Zira Nemrut gibi bir zalimin yönetiminde korku onları da sindirmişti.

    Hz. İbrahim Ölüme mahkûm olan bir nefis için ne Şaha Ne de sultan-a minnet etmemiş Ve Allah’ın Birliğini Halka ilk tebliğ Eden Peygamber olmuştur.

Değerli canlar, kurban Bayramı Zikredildiğinde İlk önce Hz. İbrahim ve oğlu İsmail akla gelir ve Kur-an-ı kerimde şöyle zikredilmektedir.

   “Yüce Allah İbrahim-i kendine Dost edinmiştir” (nisa 125)

Kutsal Kitapta, İsmail-i de an. Gerçekten o, sözüne sadıktı ve bir Elçi- (peygamberdi), (Meryem s. 54)

Hz. İbrahim-in Babası Azer Put yapıp satardı. (Günümüzde buna heykel-tıraş ve ustası derler).

    Hz. İbrahim putperestlik döneminde ve Zalim Nemrutun İdaresinde Puta tapanların Cahil ve geri kalmışlığı yanında bir de Nemrutun Kendisini İlah İlan etmesi ve halkı çok ağır bir vergiye maruz bırakması ve şiddet yanlısı yönetimi karşısında asla susmadı onu her yerde eleştiriyor gerektiğinde halkı bilinçlendiriyordu.

   En çokta onların Putlarını kırıyor ve bu putların aslında Nemrut gibi zalim olmasalar bile kendilerine bile faydası olmayan bu cansız taşların sizlerin yapmış olduğu duayı da, İbadeti de onlar duymazlar, diyerek ALLAH’IN tek ve yaratanın O, olduğunu vurguluyor ve her konuda halkı bilgilendiriyordu.

   Halkı bu Zalim kral karşısında birlik ve uyanık olmaya davet etmek, Tek Tanrı İnancını yaymak Nemrutun kabul edeceği bir durum değildi, Hz İbrahimi kendi aralarında mahkûm ettiler.

    Ve Hz. İbrahim’in günlerce toplanan O devasa ateşe mancınıkla atıldığında Cebrail ona şöyle seslenmişti! Ey İbrahim bir hacetin var mıdır?

Hz. İbrahim Cebrail-e: “sana hacetim (ihtiyacım) yok” der. Bunun üzerine Cebrail! “ALLAH’TAN ne dilersin”? Der.

    İbrahim de “O’ nun benim halimi bilmesi kâfidir” der.

Hz. İbrahim’in bu yüce teslimiyeti karşısında “ Ey ateş İbrahim’e soğuk ve selamet ol” diye cenabı hak Teâlâ emreder.

    İbrahim Ateşe vardığında ateş ona selamet olur böylece İbrahim büyük teslimiyeti ile Nemrud’un ateşinden kurtulur.

    Yani Hz. İbrahim cenabı Hakka Aşkı ve Muhabbeti’nin sarsılmazlığı ile Rabbi, ateşi ona serin kılmıştı.

Her kula lazımdır ki bu makama, Makam-ı fenafillâhta denir. cümlemizde, sabit ve baki olsun. (yani Hakk ile Hakk olup) O yüce makama erişenlerden oluruz İnşallah.

Fenadan murat: Kulun dağılıp yok olması demek değildir!

Yıldızların Güneş gördüğü vakit kaybolmaları gibidir. Yani O’ göründüğü vakit yalnız onun Esması tesir eder.

Işığı ortalığı kaplar fakat onunla beraber diğer şeyler mevcuttur. fakat O’nun varlığı yanında hükmü yoktur.

   Cenabı Hakk, bir yere tecceli edince yalnız onun isteği hüküm sürer.  “kötü” Ahlakını iyi Ahlaka çevirmek uğruna çalışıp çabalamak gayreti ile Hakk’dan fani (yok) olunca, Hakk ondan zahir olur. Hz. İbrahim, İlahi Aşkı dolayısıyladır ki, Nemrut onu ateşe attığı vakit Tanrı dostu (Halil-i Rahman) Hz. İbrahim yanmadı, zira ateş ona serin oldu.

          (Bu Hz. İbrahim-in birinci teslimiyetidir)

Hz. İbrahim 95 yaşına gelmiş fakat çocuğu olmamıştı. Eşi Sara hatun ona ya İbrahim bu yaşa kadar çocuğumuz olmadı.

   Cariyem Hacer ile evlenmelisin.

Sara rızalık verince Hz. İbrahim Hacer ile evlenir ve Allah-u Teâlâ Bu yaştan sonra, Hz. İbrahim-e çocuk verir, Bu-da İsmail’dir.

    Hz. İbrahim. Gördüğü Rüya Üzeri oğlunu evvela hicaz (Mekke’ye) götürür ve orada bu gün Merve denilen yerde yerleşirler ve orada susuzluk çekerken hz. İsmail’in Ayağıyla dokunduğu yerde bu günde İslam Âlemince kutsal sayılan Zemzem suyu çıkar.

     “Hz. İbrahim’in Allah’ın emrine İtaat ederek ailesini orada yani Mekke de bırakması Rabbine ikinci teslimiyetidir”

      Ve Hz. İbrahim (a.s.) yüce Allah’ın emir ve Buyruklarını yerine Getirip Tanrı Dostu olmayı Tanrıdan Ayet ile almış olduğu Kur-an Ayeti ile de, tescildir,

“Yüce Allah İbrahimi kendine Dost edinmiştir” (Nisa 125)

Ve yine bir başka ayet buyurur! Ey tanrı dostu seni İnsanları uyarman için İmam tayin ettim Ve yüce Allah’ın ona Öyle Ama Zalimler benim Ahdime ulaşamazlar mealindeki Ayetler.

   Hz. İbrahim Halilullah Üçüncü İmtihanında ise Üç kez gördüğü rüyayı Allah’ın Emri gereği olarak yerine getirmeden evvel oğlu Hz. İsmail-e de, anlatmasıdır!.

    Hz İbrahim Ey oğul üçtür Rüyamda Yüce Rabbim bana Ey İbrahim dileğimi yerine getir ve İsmail-i Hakk yoluna kurban et diye buyuruyor dediğinde İsmail!

    Hz. İsmail Hiç tereddüt etmeden, Ey babacığım! Sen Rabbimizin Emrini yerine getir İnşallah Beni de Sabredenlerden bulacaksın dedi.

    Ve Nihayetinde İsmail Kurban edildiğinde, Yüce Allah İsmail’e Bedel olarak Bir koç Kurban İndirdi.

İsmail-e İnen O koç O günden bu güne İslam Âlemi Bu kutsal Günü Bayram olarak İsmail’in Kurtuluşuna adanmış gün-ü kutlamaktadır.

     Saygı değer canlar bundan sonraki kısmı dilerseniz Hüsniye diye bildiğimiz ve İmam Caferi Sadık Hazretlerinden feyz almış bir değerli anamızdan dinleyelim görelim bakalım bize verdiği nasihat veya mesaj nasıldır?

   Söz Hz Muhammed ve Ehlibeyt sevgisine gelince Harun-u Reşidin Ulema kesimi Şöyle dediler!

“Al-i Resul’e düşmanlık edenlerden bizler de, beriyiz” dediler.

    Hüsniye dedi ki:

“Allah-a yemin olsun ki, yalan söylüyorsunuz. Kalpleriniz Al-i Resul-e ve onların Evlatlarına karşı düşmanlıkla dolu.

    Bunu da ispat edeyim ki, burada bulunan meclisin malumu olsun dedi ve söze başladı.

    Ey ulema geçinenler, Kurban Bayramında Âlimleriniz, Üstatlarınız ve avam tabakanız; hep birlikte musallada ve Camilerde hazır bulunuyorsunuz.

   Hatip minbere çıkarak, Hz. İbrahim İle İsmail kıssasını ve İsmail-in Kurban edilmesini anlatmaya başladığında feryad-u figan ediyor ağlayıp sızlıyorsunuz.

Hz. İbrahim’in bıçağı çıkarıp İsmail’in boğazına dayadığı yere geldiği an, çığlığı basıyorsunuz ve gözlerinizde yaşlar boşalıyor.

   Halbu ki, Hz. İsmail o gün en küçük bir yara bile almamıştı.

Sonuçta yerine bir koç veya koyun kesildi.

Zaten her yıl Dünyanın dört bir Yanında o koç veya koyundan Yüz binlercesi boğazlanıyor.

    Bundan dört bin yıl evvel boğazlanmış bir koç veya koyun için Ayağa fırlıyor, feryadınız göğe yükseliyor.

Ama hangi şehir ve diyarda;

 Hazret-i Resulün Sallallahu Aleyhi ve selem-in gözünün nuru, veliyullah-ın ciğer paresi, hz. Seyyidinetü-n Nisa Fatıma (Aleyhime selam) kıymetli evladı,

İmam Hasan-ı Mücteba’nın can Kardeşi ve dengi,

Cennet Gençleri’nin Beyefendisi, Kerbela Mazlumu ve Şehidi;

    Hazret-i İmam Hüseyin (a.s.) İçin Aşure Matem Ayında ya da başka zamanlarda, AL-i Resul dostu ve sevdalısı Ehli-Beyt aşığı Olanlar, bu musibete Matem tutup ağladığını görseniz, hakaretler yağdırıyor, kendilerini dinsizlikle suçluyorsunuz.

   Ey İbrahim, yeryüzünde İmam Hüseyin’in ne dedesi gibi bir Dede, ne Babası gibi bir Baba, ne Annesi gibi bir Anne, ne Kardeşi gibi bir Kardeş, ne de evladı gibi bir Evlat yaratılmamıştır! Buna rağmen ümmetin kâfir, zalim, münafık güruhunun ve korkak lanetlilerin zulmüne uğradı, Kerbela Çölünde Sussuz Şehit edildi.

   Mübarek Başı Mızrakların ucuna takılıp gezdirildi. Haremi mutahharı yağmalandı, yetmiş iki evlat, kardeş, Ashap ve Ahbabı ile birlikte Başları kesildi.

   Ailesi ve çocukları Esir edilip Şam’a götürüldü.

Böyleleri için Mü’min olanın yüreği sıkılıp darlanacakken;

Üzerinden iki yüz küsur yıl geçmiş bu acımasız ve vahşice işlenmiş hadisenin acısına matem tutup ağlayanlara, iki yüz küsur yıl önce ölüp gitmiş bir zat için matem tutup, her yıl ağlamanın ne manası var! diyerek, bu şekilde saldırmanız ne anlama geliyor?!

    Ey Ulemalar, sizler dört bin yıl evvel kesilmiş bir koç veya koyun için hala ağlıyor ve anısını unutmuyorsunuz da;

Üzerinden henüz iki yüz küsur yıl geçmiş bulunan Hz. Resul’ün

Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Gözleri’nin Nuru ve Hz. Betül ün ciğer paresi için ağlamak neden yakışık almıyor?!

   Hüsniye bunları söylerken başını tutmuş gözyaşına boğulmuştu ve ağıtlar okumaya başlamıştı.

   Sonra şöyle devam etti;

“Bir Hüseyin ki, Allah Resulü’nün omzuna biner ve ayakları ile Hz. Resule vururken O yüce Peygamber ona sen ne güzel binicisin deden de ne güzel binektir derdi.

Onun Kâinatın Efendisi ve Mevcudatın Serveri tarafından öpülen mübarek boğazını kılıçla kestiler, Mübarek Sinesi’nin üzerinde at koşturdular! İşte siz, onun katillerini İmam ve önder kabul ediyorsunuz”.

   Hüsniye’nin ağlaması, Harun dâhil, orada bulunan her kesi ağlattı. Meclis uğulduyordu. Harun Fitnenin büyümesinden korkarak, Hüsniye için değerli bir kaftan getirilmesini emretti ve Hüsniye’nin tartışmasını sona erdirdi.

   Demem o ki, saygı değer canlar; Hüsniye’nin iki yüz küsur yıl dediği dönem Abbasi halifesi Harun-u Reşit dönemi idi.

Üzülerek söylemek gerekir ki, bizler bu gün bin dört yüz yıl sonra aynı baskı ve hakaret dolu sözler işitmekteyiz.

     Güzel Canlar en içten dileklerimizle Siz tüm güzel canların Kurban Bayramını kutluyor tüm günleriniz bayram kadar güzel olsun.

Sevdiklerinizle sevgi barış hoş-görü ve kardeşçe bir yaşam dileğiyle nice nice mutlu ve huzur dolu Bayramlara...