NEVRUZ
- 14 Mart 2019, Perşembe
Lâmekân ilinden bir seda geldi
Nevruzunuz canlar mübarek olsun.
Kalb-i mü'minâna bir sefa geldi
Nevruzunuz canlar mübarek olsun.
Vilâdet günüdür hak murtezâ'nın
Şemşîr-i kudretle ol kibriyânın
Na'ra-yı haydar tek açıp dehânın
Nevruzunuz canlar mübarek olsun.
Bu gün huruc eder cümle mevcudat
Bu dem kıyam eder yevm-i arasat
Bu demde açılır mü'minemir'at
Nevruzunuz canlar mübarek olsun.
Zirûh, gayri zirûhbaşkeser şaha,
Bu dem izin alıp gelirler caha
Fescidü emriyle ol yüzü maha
Nevruzunuz canlar mübarek olsun.
Bunda hadân olur kalbi mükerrer
Göz yaşları olur la'l ü mücevher
Lâ'net et yezîd'e ey didârîkemter
Nevruzunuz canlar mübarek olsun.
Hz. Ali Hicretten 23 yıl önce Recep ayının 13. Cuma günü Beytullah’ın içinde dünyaya gelir. Bu doğum tarihi miladi olarak 21 Mart 599 dur. Annesi HaşimoğullarındanEsed’in kızı Fatıma, Babası ise HaşimilerdenAbdulmuttalip oğlu Ebutalip’tir.
Ebu Talip Hz. Peygamberin babası Abdullah ile aynı anne babadan olma tek öz kardeştir. Hz. Ali’nin annesi Fatıma’nın önemli bir özelliği de Hz. Muhammed’ e ikinci annelik yapmış olmasıdır. Hz. Muhammed yedi yaşından, evleninceye kadar amcası Ebu talibin evinde ve himayesinde kalmıştır. Daha sonra da Hz. Ali, Hz. Muhammed’in evinde büyümüş ve peygamberin terbiyesinde yetişmiştir.
Hz. Ali’nin bir sıfatı Keremullahüveche’dir. Türkçesi Allah’tan gayrısına yüzünü dönmemiştir. Küçük yaşta İslam ile şereflenen Hz. Ali’nin zihninde cahiliye dönemine ait hiçbir etki yoktur. Öyle ki peygamberin risaletinin ve Kuran-ı kerim’in nüzul sebeplerinin hepsine yaşantısı ve ortamı gereği hakimdir. Bu sebeple Allah’tan başkasına yüzünü dönmemiş olan Hz. Ali İslam dünyasında Hz. Peygamberden sonra değeri ölçülemeyecek bir durumdadır. Nitekim gerek Gadirhum’da vefatına yakın peygamberin vasi tayin ettiği Hz. Ali, Ümeyyeoğulları’nın birçoğu dışında bütün Müslümanlar tarafından her zaman adı gibi yüce vasıflarla anılmış velayetin nurunun taşıyıcısıdır.
Türkler Müslümanlıkla iki yolla tanışmıştır. Birincisi Emeviler döneminde Arap ordularının dini olarak tanışmıştır. Bu ilk tanışma Türklerin direnişi ile karşılanmıştır. Ulu önderin “bağımsızlık benim karekterimdir” sözünün bir tecellisi olarak Arap orduları Türkleri “mevali” yapamamıştır.
İkinci karşılaşma ise Ehlibeyt evlatları ile karşılaşma ve onlar vasıtasıyla Müslüman olmadır. Muaviyenin oğlu Yezit halifeliğini ilan edince ilk iş olarak Kerbela’da ehlibeyt evlatlarını daha sonra da Medine’deki sahabeleri katletmiştir. Bu ortamda Müslümanların huzuru kalmamış ve Peygamberin öğrettiklerine sadık kalmaya çalışan Müslümanlar uzak diyarlara göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu göçler; Rum diyarına (Anadolu’ya), Habeşistan’a ve Horasan’a doğru olmuştur. Ali evlatları olarak Müslümanlar arasında bilinen Aleviyün, Alevi olarak adlandırılan Ehlibeyt evlatları yaşayabilmek için Horasan’a göç etmişlerdir. Horasan’da ruhsal alemle bağ kurmayı önceleyen Mani dini ve Gök Tanrı inancı hakimdir. Bu dinin ruhsal şahsiyetleri ile göç ile gelen ehlibeyt evlatları arasında velayet anlayışı, ortaklığı temelinde bir yakınlık oluşmuş ve Ehlibeyt evlatları ile bütünleşen Türk soylu ruhsal şahsiyetler özgün ve ahlak temelinde bir okuma yaparak, İslam’ın Türkçe anlaşılmasının yolunu açmışlardır. Sonraki yüzyıllarda meydana gelen göçler sonunda Horasan erenleri Anadolu’nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında etkin olmuşlardır.
Ali evlatları vasıtasıyla Horasan melametiliği ortaya çıkmış ve Horasan erenleri adıyla anılan erenlere dedelik, ocaklık ve pirlik görevleri geçmiş ve bu makamlar üzerinden insanlara Hakk olan doğrultusunda hizmet etmeleri mümkün olmuştur. İşte Aleviler önce sadece Ali evlatlarının adı iken daha sonra Ali evlatlarına talip olanlarının da adı olmuş. Günümüze kadar Aleviler bu ocaklar vasıtasıyla yol ve erkânlarını sürdürmüşlerdir.
Alevilerin erkânları ehlibeytin önderliğinde kurulmuş ve Ali evlatlarının liderliğinde uygulanmış erkânlardır. Bu erkânların başında cem ibadeti gelir. Cem ibadeti Kuran-ı Kerim’in Nur suresinin 35-36. ayetlerinde işaret edilen, evlerde yapılan ibadet olarak zikredilen toplu ibadettir.Cem; Hz peygamberin Mekke döneminde, Müslümanların evlerinde, birbirinden rızalık alınarak, ortamda paylaşılanlarınsır olarak kalması sözü alınarak, yapılan sohbet ve irşadı da içeren muhabbet ve ibadetlerdir. Güvenlik kaygısıyla Mekke dönemindeki Müslümanların gizli olarak yaptığı ibadetlerin bir benzeri olarak kabul edilen cem ibadeti Alevilerce ibadetlerinin özü olarak sunulmuştur. Erkânınocak uygulamaları farklılaşsa bile özünde insanı kâmil yetiştirmeyi hedefleyen bir ibadettir. Cem toplu olarak yapılan ve karşılıklı olarak “nasıl daha ahlaklı hale geliriz” sorusuna cevap aranan, hataların sorgulandığı, alternatif önerilerin hep birlikte bulunduğu, Hakkın emir ve rızasını gözetmenin temel hedef olarak konulduğu ibadet ortamıdır.Cem; Allah’a kulluğun Muhammed Mustafa’ya ümmetliğin, Aliyel Mürteza’ya talipliğin ve ehlibeyte bende olmanın yeridir.
İslam’ın ilk ideal normlarla yetiştirilen insanı olan Hz. Ali yukarıda bahsedilen Horasan erenleri ekolü tarafından yolun piri kabul edilmiştir. Bu pirin doğum gününün eski Türk takviminin başlangıcına, 21 Mart’a denk gelmesi özel bir işaret olarak kabul edilmiş ve Hz Ali’nin mevlidi ile doğanın uyanışı bir başlık altında birleştirilip yeni yıla yeni niyetler ve yeni umutlarla girmek anlamında özel nevruz cemleri yapılmıştır. Maddi uyanış ile ruhsal uyanışın kaynağının birleşmesi olan Nevruz Aleviler için yeni başlangıçların, eski eksikliklerin tamamlanma dileklerinin sunulduğu gündür. “Bir şeyler karışmışsa başlangıca dönün” diyen Aliyel Murtaza’nın temiz başlangıç dileklerine uyan taliplerinin temiz başlangıç dileklerinin dile getirildiği gündür. Nevruz’da “Arınmak için arındıranın önce temiz olması gerekir” düsturundan hareketle, önce önderler “el ele el hakka” ilkesi doğrultusunda birlik olup arınır, daha sonra taliplerle birlikte, birbiri ile rızalıkiçinde, Hakkın emri ve rızası doğrultusunda olmak bilinciyle, nevruz cemi yapılır. Bu cemle ile yeni yıla hayırlı ve temiz bir başlangıç yapılmış olur.
Nevruz cemlerinde Nad-ı Ali’ler okunur, toplumu bütünleştiren değerler ön plana konulur ve uygulama makamının yani velayet makamının başlangıcı olan Hz. Ali örneklik boyutu ile işlenip “Hakk, Muhammed Ali”itikadı gündeme getirilir. Hz. Ali Peygamberimizden sonra İslam’ın yaşayan umudu olmuştur. Kurduğu yol ve örnek yaşantısı ile Hz. Peygamberin şehrine girişin kapısı olmuştur. Hz. Ali her başlangıcın Allah adıyla yapılmasının örneğidir.
Allah cümlemize bu anlatılanları anlamayı nasip etsin. İnsanoğlu dünya âlemine geldiği günden beri devam eden Hakk ile batıl savaşında Hak olandan yana olmayı ve Hakkın emir ve rızasında durmayı tüm hak edenlere bağışlasın. Yüce Yaradan akıl ve vicdanımızı daima hak olan doğrultuda kullanmayı nasip etsin. Bizi apaçık düşmanımız olan ayrımcılıkla görünür olan şeytan ve onun planlarını uygulayanlara karşı güçlendirsin. 21 Mart nevruzumuz Hak bir başlangıç olsun, nevruzumuz arı ve diri bir geleceğe imkân olsun, nevruzumuz kutlu olsun. Gerçeğe Hü.,