Alevilikte Günlük İbadet Var Mıdır?
- 21 Kasım 2016, Pazartesi
Alevilikte Günlük İbadet Var Mıdır?
İbadet Arapça bir sözcük olup anlamı, “kulluk etmek” demektir. Sözcük, Arapça “abd” yani kul sözünden türemiştir. Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak için yapılan her çeşit davranış ibadettir. Bu cümleden olarak ifade edecek olursak; kişi tüm hayatını Allah’ın rızası ve sevgisini kazanma doğrultusunda yaşarsa bütün yaşamı ibadet olur. Buna Yunus Emre’nin ifadesiyle “Salat – ı Daim” diyebiliriz. Yani sürekli ibadet halinde olmak…
Bununla birlikte İslam’da ibadet için belirlenmiş bazı ritüeller vardır. Ortodoks İslam’da yani Şii ve Sünni inancında ibadet denildiğinde ilk akla gelen ritüel, “namaz” adı verilen tapınmadır. Bunun Kur’an’daki karşılığı olarak genellikle “Salat” sözcüğünü görmekteyiz. Ancak “salat” sadece bu anlama gelmemektedir. “Bağlantı kurmak, destek olmak, dua etmek, yalvarmak, yakarmak” demek olan “salat” ifadesiyle Kur’an’da kastedilen manaların böylece çeşitlilik arzettiği de görülmektedir. Ortodoks İslam, namaz manası çıkarmak için “salat” sözü dışında Kur’an’da bazı başka kelimeleri de temel almaktadır. Bunlar; “tesbih”, “Zikr”, “Kur’an’ul – fecr” vb. ifadelerdir. Fakat bu kelimelere “namaz” anlamı yüklemek kesinlikle zorlama bir yorumdur. Zira bu ifadelerin manası, sırasıyla; “Yüceltme”, “Anma” ve “Sabah Kur’an’ı / Sabah Okuması” şeklindedir.
Kuşkusuz namazın dışında oruç, zekât ve hac gibi ritüelleri de anımsamalıyız. Ancak bu yazının konusu “salat” ya da “namaz” denilen törensel tapınma biçimi kapsamında olacaktır.
Alevilikte ibadet denilince akla gelen ilk ritüel, cem ayini ya da diğer bir ifadeyle cem ibadetidir. Kur’an’da Cuma Bölümü / Cuma Suresi 9. Ayette buyurulduğu üzere perşembeyi cumaya bağlayan gece yani cuma gecesi kadın erkek bütün müminler cem olurlar; çerağ uyandırarak, dara durarak, rukü ederek, secde kılarak ve Kur’an’dan ayetler okuyarak herkese farz olan haftalık toplu yakarışlarını icra ederler. Bu şekilde ibadet bir Kur’an buyruğudur ve bu, cuma namazının Alevice icrasıdır. Tıpkı Muhammed Ali’nin yaptığı gibi ibadet etmektir. Bu konuda daha ayrıntılı bilgiye, “Kur’an’daki Alevilik” adlı kitabımızdaki “Cem İbadetinin Kur’anîliği” başlıklı makalemizden ulaşılabilir.
Peki, Alevilikte günlük ibadet yok mudur?
Elbette ki vardır.
Ancak günlük ibadetler bireyseldir. Haftalık ibadet ise topludur. Ayrıca günlük ibadetler zorunlu değil ama haftalık ibadet zorunludur. Günlük ibadetin zorunlu olmayışının nedeni bireysel oluşudur. Yani bireysel bir ibadet sadece o kişiyi bağlar. Kendisinden başka hiçbir tanığı yoktur. Fakat toplu ibadetin tanıkları ise o ibadete katılan herkestir.
Kur’an’da günlük ibadetlerin tümü Hz. Muhammed’in şahsına hitaben buyurulmuş ibadetlerdir. Bununla birlikte müminler de isterlerse peygamberi örnek alarak bu ibadetleri yapabilirler.
Söz konusu ayetlerden anlaşılan odur ki, güneş doğarken, batarken ve gecenin bir kısmında dua etmek bireysel ve isteğe bağlı ibadetler olarak yer almaktadır.
Öyleyse açıkça belirtelim ki, Alevilikte gündüzün iki, geceleyin de bir olmak üzere üç vakit ibadet vardır. Türkçede gün sözü aynı zamanda gündüz anlamında da kullanıldığından biz “günlük ibadet iki kezdir” derken kastettiğimiz gündüz yapılan ibadetlerdir. Güneş doğarken veya doğumundan az sonra, bir de güneş batarken ya da batımından önce olmak üzere gündüzleyin iki kez bireysel ibadet vardır.
Kur’an’da sadece iki ayet “ekımıssalate” ifadesiyle başlamaktadır. Bu ifade; “yakarışta bulun!” yani “dua et, ibadet et!” anlamına gelmektedir. Ortodoks İslam yani Sünni ve Şii İslam bunu; “namaz kıl!” biçiminde anlamlandırmaktadır.
Bu konuda ilgili Kur’an ayetleri şöyle demektedir;
Gece Yürüyüşü Bölümü 78. Ayet.
“Gündüz güneşin kaymasından gecenin kararmasına değin yakarışta bulunmaya önem ver. Bir de sabah okumasına dikkat et. Çünkü sabah okuması tanıklıdır.”
Bu ayetten güneşin batıya doğru kaymaya başlamasından batmasına kadar süre içerisinde her hangi bir vakit yakarışta bulunulması istenmektedir. Bu, güneş batarken ya da batmasından önce ibadet etmeye işarettir. Bir de sabah okuması istenmektedir. Bu, güneş doğarken ya da doğduktan az sonra yapılan ibadettir. Nitekim bundan dolayıdır ki, “sabah okuması tanıklıdır,” ifadesi yer almaktadır. Tanıklıdır demek; gözle görünür olmak demektir. Bunun için de güneşin doğmuş olması ya da doğuyor olması şarttır. Zira ancak o zaman tanıklı olmak yani görünür olmak mümkündür.
Gece Yürüyüşü Bölümü 79. Ayette ise bu ibadetlerin peygambere özgü olduğu belirtilmektedir.
Ayetin Türkçesi şöyledir;
“Gecenin bir bölümünde de yakarışta bulunup Kur’an oku. Bunlar sana özgü bir davranıştır. Umulur ki böylece rabbin seni övgüye değer bir konuma ulaştıracaktır.”
79. ayet, 78. ayetin devamıdır. Nitekim iki ayet birbirine “ve” bağlacıyla bağlanmıştır.
Böylece üç vakit ibadeti görmüş oluyoruz. Bunlar; güneş doğarken veya doğduktan az sonra, güneş batarken ya da batmadan önce olmak üzere iki vakittir. Bir de geceleyin yapılması istenen ibadet eklendiğinde üç vakit ibadet ortaya çıkmaktadır. Ancak yine belirtelim ki, bunlar peygambere özgüdür. Bununla birlikte dileyen müminler peygamberi örnek alarak bu ibadetleri kendileri de yapabilirler.
“Ekımissalate” ifadesiyle başlayan diğer ayet ise Hud Suresi 114. ayettir.
“Ey Tanrı elçisi, gündüzün iki ucunda, gecenin de yakın saatlerinde yakarışta bulunmaya özen göster…”
Bu ayette de üç vakit ibadet ortaya çıkmaktadır. Yine belirtelim ki, bu ibadetler, peygambere özgüdür. Fakat dilerse diğer müminler de yapabilirler.
Bu ayette gündüzün iki ucu ile kastedilen güneşin doğuşu ve batışıdır. Gecenin yakın saatleri ile kastedilen de hava karardıktan sonra akşama yakın saatler ya da güneş doğmadan önce sabaha yakın saatlerdir. Bu iki vakitten birinde de ibadet edilmesi istenmektedir. Peki, neden böyle?
Açıklayalım;
İbadet vakitleri güneşin ve ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Güneşin hareketleri doğuş ve öğleyin batıya kayışla birlikte batış olmak üzere belirgin olarak ikidir. Gündüz yapılacak ibadetleri bu şekilde tespit etmek mümkündür. Gece yapılacak ibadeti ise ayın hareketine göre belirliyoruz. Gece, ayı gördüğümüzde de ibadet edebiliriz. Bu da ayın göründüğü gecelerdedir. Ay, kimi vakitler yani “yeni ay” halinde güneşle doğup güneşle batar ki, bu zamanlarda ay gece görünmez. Bazen de güneş battıktan sonra akşama yakın vakitte yahut gece yarısından sonra yani sabaha yakın vakitte ayın doğduğu olur. İşte aylı gecelerde yani yeni ay hali olmadığı zamanlarda gece, ay doğduğunda ibadet edilmesi istenmektedir.
Ayette geçen “gecenin yakın saatleri” ifadesiyle kastedilen ayın akşama yakın yahut sabaha yakın vakitlerde doğuşudur.
Güneş doğarken, batarken ve gece ayı gördüğümüzde (ayın doğuş vakitlerinde) dileyen müminler için ibadet vardır. Bu, peygambere özgü bir ibadet olmakla birlikte diğer müminler için sünnettir.
Sünnilerin iddia ettiği gibi günde beş vakit ya da Şiilerin iddia ettiği gibi üç vakit zorunlu ibadet yoktur. Bilindiği üzere Şiiler beş vakti üçe toplarlar. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere…
Ancak Alevilikte güneş doğarken, batarken ve gece ay doğduğunda zorunlu değil ama sünnet olmak üzere ibadet vardır. Bu ibadet Sünni ve Şiilerin namaz adını verdikleri şekilde bir ibadet olmayıp tümüyle yakarış, yalvarış ve dua anlamını taşıyacak şekilde bir ibadettir.
Güneş doğarken ve batarken güneşe doğru dönüp ellerini açarak dua etmek ve aylı gecelerde aya doğru dönüp dua etmek Alevi geleneğinde yüzyıllardır sürdürülen bireysel bir ritüeldir.
Bu şekildeki günlük ibadetin özellikle Tunceli, Erzincan ve çevresinde halen tüm canlılığıyla sürdürüldüğü bilinmektedir. Zorunlu olmaması nedeniyle diğer bölgelerde unutulduğu ya da bırakıldığı sanılmaktadır. Son yıllarda Sünni ve Şii misyonerlerin Alevileri günlük beş vakit namaza ve bunun üzerinden camiye çekme çalışmaları karşısında bu kadim ibadet biçimimizi yeniden diriltmek gerekmektedir.
Görüleceği üzere günlük ibadette güneş ve ay figürü çok önemlidir. Güneşin ve ayın hareketlerine göre belirlenen ibadet aynı şekilde güneşi ve ayı esas alır bir biçimde gerçekleştirilmektedir. Buna göre; güneş doğarken elini, yüzünü yıkamış olarak bir kimse güneşe doğru dönüp, “bismişah” deyip gülbenkler, Kur’an ayetleri ve tevhidler okuyarak ibadet edebilir.
Henüz küçük bir çocukken gece, ay doğduğunda rahmetli dedemin aya doğru dönüp ellerini açarak;
“Bismillah!
Ayı gördüm elhamdülillah,
Ay mübarektir, sevdiğim Allah…”
Şeklinde dua ettiğini bugün dahi tam bir netlikle anımsıyorum.
Güneşe ve aya doğru dönüp ibadet etmek kadim bir Alevi geleneğidir. Bu geleneğin bir inanç olarak deyişlerimize hâkim olduğu da malumdur.
Tevhid adı verilen deyişlerimizden birinde Pir sultan Abdal şöyle demektedir;
“Önüme bir çığır geldi;
Bir ucu var şar içinde…
Abdallar dükkânın açmış;
Ne arasan var içinde…
Gir dükkâna Pazar eyle,
Her şirindir hezar eyle,
AY’a, GÜN’e nazar eyle,
Ay Muhammed nur içinde…
Ay Ali’dir, gün Muhammed,
Okunan doksan bin ayet,
Balıklar da deryaya hasret,
Çarka döner göl içinde…
Ayın Hz. Ali’ye güneşin yani günün de Hz. Muhammed’e benzetildiği bir başka deyişte ise şöyle denilmektedir;
“Pir Sultan'ım bu bir sırdır,
Sırrını saklayan erdir,
Ay da sırdır, gün de sırdır,
Allah bir Muhammed Ali”
Güneş doğarken ellerini açıp güneşe doğru uzatan, duasını eden ve sonra güneş ışığıyla dolu ellerini yüzüne süren kimse güneşin sağaltıcı ışıklarını içine çekmiş olacaktır. Bu şekilde ibadetin insan sağlığı için de ne denli yararlı olduğu kuşku götürmez bir gerçektir.
Bakınız; sabahın erken vaktinde yani güneş doğarken ibadet etmenin Alevilikteki yeri bir deyişimizde nasıl ifade edilmiş;
Sabahın seher vaktinde,
Ali’yi gördüm Ali’yi…
Eğildim, niyaz eyledim;
Ali’yi gördüm Ali’yi…
Bu deyişte “Sabahın seher vakti” ifadesiyle güneşin doğuş vakti kastedilmektedir. Güneş doğarken görünen Ali’dir. Güneşin parlak ışıklarında yani o görkemli nurda görünen Ali’den başka kim olabilir ki? Alevilikte Ali ve Muhammed bir nurun iki parçasıdır. Dolayısıyla görünen Muhammed Ali’dir. O halde güneş doğarken Muhammed Ali aşkına dua etmek, tapınmak yani ibadet etmek, huzur verici, aydınlatıcı ve sağaltıcı bir eylemdir.
Güneş ve ayın Alevilikteki yerini ifade etmesi açısından bir örnek daha vermek isabetli olacaktır.
Şah İsmail Hataî tarafından kurulan Alevi Kızılbaş devleti olan Safevi Devleti’nin bayrağında da güneş ve ay figürü vardır. Şah İsmail zamanında kullanılan bayrakta yeşil zemin üzerinde güneş figürü vardır. Bu figür aynı zamanda dolunayı da simgelemektedir. Safevi Devleti’nin Şah İsmail sonrası döneminde de bayrakta arslanın arkasından doğan bir güneş figürü vardır.
İlaveten şunu da ifade edelim;
Ay ve güneş figürü tarihte pek çok Türkî topluluk tarafından da bayrak, sancak ve figür olarak kullanılmıştır.
O halde çalışmamızı şu şekilde noktalayalım;
Alevilerin haftalık toplu ve zorunlu ibadeti Cem Ayinidir. Yani halka namazıdır. Bu, cuma namazının Alevice icrasıdır. Kur’an’da Cuma Suresi 9. ayette kadın erkek bütün müminlere farz olarak emredilen ibadet cem ibadetidir. Cem, kıyam yani dara durarak, rükû yani tecella ve temenna edilerek ve secde kılınarak, ayrıca Kur’an ayetleri okunarak yapılan Muhammedî bir ibadettir. İlk cem, Kırkların Cemidir.
Bununla birlikte Alevilikte zorunlu olmamakla beraber bireysel ve günlük olarak yapılabilecek üç vakit ibadet vardır. Birincisi güneş doğarken, ikincisi güneş batarken, üçüncüsü de aylı gecelerde ay doğduğunda yapılır. Eller açılıp, bismişah denilip gülbenkler, Kur’an ayetleri ve tevhitler okunarak yapılan bu ibadetin, hem Kur’anî temelleri vardır hem de Alevi geleneğinde yüzyıllardır icra edilmekte olduğundan kadim bir geçmişi vardır.
Hak Muhammed Ali cümle ibadetlerimizi kabul eylesin…
Allah Allah…
İlahiyatçı Sosyolog
Mustafa Cemil KILIÇ