KURBAN BAYRAMI CEM MUHABBETİ

  • 31 Ağustos 2017, Perşembe

Kurbanlar tığlanıp gülbank çekildi

Gaflet uykusundan uyana geldim

Dört kapı kilidi anda açıldı

Yüzüm üryan edip pey-mana geldim

 

Evvel eşiğine koydum başımı

İçeri aldılar döktüm yaşımı

Erenler yolunda gör savaşımı

Can baş feda edip kurbana geldim

 

Ol demde uyandı batın çırağı

Rehberim boynuma bend etti bağı

Üçer adım ile attım ayağı

Koç kurban dediler iman

 

Dört kapı selamın verip aldılar

Pirin huzuruna çekip yeddiler

El ele el hakka olsun dediler

Henüz masum olup cihana geldim

 

Aşığın da beyan ettiği gibi bu gün bayramdır.

(yani Kurban Bayramı!)

Ama Bayramdan bir gün evveline Arefe günü derler, bilirsiniz.

ve Arefe günü yalan söyleyenin Bayram günü yüzü kara çıkar der bizim cedlerimiz ve bu bir ata-sözüdür.

    Hep deriz ya Arife tarif gerekmez, Yani, Arif olan anlar anlamında.

Evet, Farkında olmalı İnsan…

Kendisinin, Hayatın Olayların, gidişatın farkında olmalı.

Fark etmeli, Fark ettiğini de Fark ettirmemeli bazen…

    Bir damlacık Sudan nasıl yaratıldığını Fark etmeli  (CAN YÜCEL)

Eğer farkında isek bu işaretlerin tamamı İnsanoğlu adına birer Bayram olmalı Arif olanlar buna Bayram derler.

Baba ve Anneler bu Bayramı en içten bir dilekle kutlarlar.

Ana Rahmine sığarken İnsan, Dünyaya nasıl sığamadığını fark etmeli.

        Ve en son iki metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.

Şu çok geniş görünen Dünyanın, Ahrete Nispetle Anne Rahmi gibi olduğunu fark etmeli. Henüz Dünyaya merhaba derken Avuçları’nın sımsıkı kapalı olduğunu,

Ölürken de Aynı avuçların ‘Her şeye boş verircesine Her şeyi bırakıp gidiyorum işte, dercesine apaçık kaldığını fark etmeli ve kefenin cebinin olmadığını fark etmeli.

Baskın yeteneğini!

Yani Azraillin her An bir Baskın yapabileceğini ve her şeyin bittiğini fark etmeli nasıl Yaşarsa öyle Öleceğini Fark etmeli İnsan.

Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli.

Hayvanların yolda kaldırımda Çöplükte Ama kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef bir sofrada Yemek yediğini Fark etmeli.

Eşrefi Mahlûkat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu Fark etmeli.

    Ve ona göre yaşamalı Çünkü İnsan-oğlu Eşrefi mahlûk, yani Şerefli Yaratıldıysa Öyle yaşamayı fark etmeli.

Eşine Seni çok seviyorum! ‘demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü Fark etmeli.

    Dolabında asılı duran 20 -25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini, Ama karşı komşusunun O beğenilmeyen gömleklere ihtiyacı olduğunu fark etmeli İnsan.

     Bayram, Sevmenin sevdirmenin adıdır, yetimi dulu kimsesizi ve hastayı ziyaret ederek onları sevindirmenin adıdır.

     KURBAN; İnsanların Dileği’nin kabulü adına tığlanan ve ihtiyaç sahibi kimselere dağıtılan ya-da evde veya cem evlerinde pişirilerek verilen lokmadır ve yalnızca Allah rızası için kesilir. Arapçadan Farsçaya Farsçadan Türkçeye geçen bu terim aslında İbranice bir kelimedir. “Yakınlaşmak anlamındadır.

      Hz. İbrahim Peygamberden kalmıştır,  “Kur-an-ı kerim” saffat Suresi’nin 100 ve 107 ayetleri, Hz. İbrahim’in oğlu İle İmtihanını Ve Kurbanı anlatır. Bu anlamda Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in Kurban Edilmeyerek Kurtuluşuna Binaen Kurban kesilmiştir.

Kur-an’ı Kerimde Hz. Muhammed’e hitaben “Doğru yola yönelerek İbrahim’in Dinine Uy! O, Müşriklerden değildi” buyrulmuştur (nahl, 123),

Hz. İbrahim ile kendisi gibi Peygamber olan Hz. İsmail arasında geçen bu olay bir kurtuluş, sevinç ve Müjdedir.

Allah’ın rızalığını kazanmış İki Resul’e Hürmeten bu ritüeli yerine getirir.

   Hazreti İmam Ali’ye Bayram-ı sorarlar; İmam ALİ, “Günahsız geçen her gün bayramdır.” der. Şahı Velayet bize şu mesajı vermektedir; kul Hakkı yemeyin, İnsanları Katletmeyin- öldürmeyin, dedi kodu etmeyin İftira atmayın, kısaca ALLAH’IN yasakladığı her tür yanlıştan kaçının.

Ve ALLAH’IN emrettiği tüm güzellikleri İnsanlara sunun.

   “Sizin En seçkininiz ALLAH katında En çok Takva (AHLAK) sahibi olanınızdır.” emrine uymaktır.

Yaşamı boyunca en yüce Ahlak ile İnsanlara örnek olmuş ve kendisine Muhammed-ül Emin denilen Hz. Resul Ben Ahlak duvarının son tuğlasıyım demiştir.

    Yüz yıllardır Hz. Peygamberin Ehli-Beyti’nin Ve onların yolunda olan Hakk Erenleri’nin bu Ahlak anlayışına sadık kalarak, özellikle 680 Kerbela Katliamından sonra daha bir şiddetlenen ve günümüze dek süregelen “Cebir, Şiddet, kin ve Nefretten uzak kalarak gelmek istesekte Yine de, nice katliamlara uğrayarak geldik. Oysa bayram sevgi ve mutluluktur. Ve Anayasamızın 10 maddesi;“herkes, Dil, Irk, Renk, Cinsiyet, Siyasi düşünce, Felsefi İnanç, Din, Mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” demesine rağmen  bizler bu haklardan fayda bulamamaktayız.

    O halde biz her ne kadar Bayram ediyoruz desek te gönüllerimiz buruk kalplerimiz kırık olup onca katliamlar yaşamış, haksızlıklara uğramış büyük ve haklı bir toplum tüm hakları verilip ve Adalet önünde eşit olursa sevinç ve duygu seline kapılıp Bayram eder.

Avrupa İnsan Hakları büyük Dairesinde kazanılan o büyük davayı bile tanımazlıktan gelen bir zamanda sevgi seline kapılıp mutlu ve bayram etmek olasımı?

    Bizler İnandığımız bu yolda Hakça, Hakkaniyetçe yaşamayı cedlerimizden bu güne taşımış bir toplum olarak kurban kesmek İhtiyaç sahiplerine dağıtmak en güzel yardımdır ama daha önemli nedenleri de görmek ve el uzatmak lazım.

     Senelerdir İşsiz olan okuyamayan, okutamayan, Hasta olup tedavi olamayan, öyle temel ihtiyaçlar var ki, bunlara verilecek olan kurban eti Onu bir defa doyursa da ruhuna uygun olmaz.

Hazreti ALİ, Cabir bin Abdullah’a Şöyle demiştir: “Dünya şu Dört Şey Üzere Ayakta Durmaktadır,

  • İlmi ile amel eden âlim,
  • Öğrenmekten kaçınmayan cahil,
  • Malından cimrilik yapmayan zengin,
  • Dünyasına karşılık ahretini satmayan fakir,

Âlim İlmi amel etmediğinde, cahil öğrenmekten kaçınır. Zengin meşru malında Cimrilik ettiğinde, Fakir Dünyasına karşılık ahretini satar.

Onlara yetmiş defa lanet olsun, onlar kahrolsunlar.

                       (Fahreddin Razi, age, II 238)

Sadece belli şekiller ve dogmatik kuralları uygulayıp hakka varamayız, çünkü Hakk ile Hakk olmak Şekle girmez.

Bizim İnancımız Ahlakımız ve doğruluğumuz olmalıdır.

    Kurban Bayramından 20 gün sonra Hazreti Hüseyin’in matemi başlayacaktır.

Bu gün Cem Evi Dışındaki İbadethanelerin ya da bu tür sohbet yerlerinde, Hz.İbrahim’in oğlu Hz.İsmail’in kıssası Anlatılırken ve Bayram Sabahı İbadete gelenlerin çoğu gözyaşına boğulurlar.

O gözyaşını tutamayanlar 20 gün sonraki Hazreti Hüseyin’e Matem tutmayı ve her gün İbadetlerinde Hüseyni Kıyamı Anlatmayı neden başlatmazlar.

Hz. İsmail kıssası 4000 yıl evvel olmuştu ve deyim yerinde ise İbrahim Peygamber O gün Ona İnanan ve İnanmayan kesime bir yenilik getirdi ve o gün doğan ilk Erkek çocuğu değil de ona bir bedel kurban edilir dedi ve kurban keserek oğluna bedel ödemiş oldu.

     Ama 1400 yıl evvel Yüce Peygamberimizin Torunu, Hz. ALİ ve Hz.Fatma’nın yüce evladı Cennet Gençleri’nin Efendisi olan Hz. Hüseyin’in Kerbela da, İslam’ın En büyük Düşmanlarından Biri olan Zalim Yezit ordusuna Direnişini, İnsanlık Onuru ve İslam’ın yok edilmemesi için 72 Evladı ve Ashabı ile hun harca katledilişini Aile Efradı’nın Esir Edilip Zincire vurulup şehirler gezdirilip teşhir edilmesine sessiz kalmak İslam-i erdem veya dürüstlük olmasa gerek.

     “Hz. Ali: Bir defa Zalim olmaktansa Bin defa mazlum olmayı yeğlerim” demesi boşuna olmasa gerek.

“Hazreti Hüseyin: Zilletle yaşamaktansa, İzzetle ölmeyi tercih ederim” demesi de boş bir söz olmasa gerek.

Onlar İnsanlığın Özgürce yaşamasına İslam-ın Vahabi gericiliğine dönüşmemesi için Hayatlarını Evlatların İnsan ve özgürlük Ve İslam uğruna hiç çekinmeden feda ettiler, aksi takdirde bu gün bizler O yüce Hakk İmamlarını anamaz ve yâd edemezdik.

     Kısaca Muharrem Ay’ı, Hz. Muhammed’in Ehli-Beyti’nin Zulüm Gördüğü ve  “Hüseyin Bendendir, Ben Hüseyin’denim diye İşaret ettiği Muharrem Ay’ını Ben Hüseyni’me Yas tutuyorum Dediği Matem Ayıdır. 

      Oysaki Hazreti İsmail’e bir koç Kurban Bedel gelmiş idi ve O günden

 Günümüze bu İnanışa Binaen Her yıl kurban keser ve İhtiyaç sahiplerine dağıtır, İslami vecibelerimizi yerine getirdik diye sevinenler olacaktır.

       Bakın Kur-an-ı Kerim bize ne diyor: “Sizin kestiğiniz Kurbanlarınızın, Eti, Kanı, kemikleri ve derisi bana ulaşmaz, bana ulaşacak olan Sizlerin güzel amel ve taatleridir”. Der yani güzel amel sahibi olup Komşusu açken tok yatmamaktır.

    Pekii, bizler bu gün nasıl Kurban tığlarız Bir bakıp görelim, kestiğimiz hayvanlar bize bedel olarak kesiliyor ise onların da bir nevi rızalığını almak, incitmemek eziyet etmeden kesmek gerekmezmi, katliam yapmak ne zaman kurban oldu, ayrıca kurbanı buzdolabına hapsetmek asla kurban olamaz.

(sağlıklı ve bir yaşını geçmiş olan kurbanlıkları tercih etmeniz en doğal hakkınız olmalıdır)

Demem O k, güzel Canlar Bayram Arife Günü Başlar aslında..

Arife Günü Geçmişlerimizi Mezarlıklarda Ziyaret edip;

Lokma, helva, Kete dağıtılıp Dualar etmenin adıydı.

Bayramlara özel anlamlar yüklenip daha da özel yapılırdı.

Nasıl mı? Küskünler dargınlar ve kırgınlar barıştırılırdı.

    Böyle Bir güzellik yoksa eğer, Bayramlar Bayram olabilirimi?

Eğer heyecan yoksa bir anlam yoksa coşku yoksa nasıl bayram olacak?

-öyleyse Sormak lazım; -Bayramları Kimler Yapar?”

   Bayramdan Bir Gün Öncesinin Adı AREFE dır.

YANİ ARİFLER VE ARİFELER BAYRAM YAPAR.

Zira Arifler Cümle Âlemle dostturlar, Dostlukta Bayram Vardır.

Cahilin Bayramı olurmu?

Aristo ne demişti? Cahil insan kendinin bile Düşmanı iken, Başkasına Dost olması nasıl beklenir.

         Saygı Değer Canlar; Bayram Ariflerindir. YA “Abid” olup Cümle Âlemle Savaş açıp Vahşileşeceksin Veya ARİF olup her Gününü Bayram edeceksin. Güzel Canlar Bayramınız Ariflerin bayramı olsun mutlu ve barış içinde bir bayram dileğiyle her gününüz bayram tadında olsun.

Kurbanlarınız, bağışlarınız ve Ziyaretleriniz Hakkın Dergâhında kabul olsun.

                                                  

 ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI