HZ. MUHAMMED’DEN SONRA İSLAM VE ALEVİLİK (HALİFE İMAM-I ALİ A.S. DÖNEMİ)

  • 28 Kasım 2019, Perşembe

 

Mısırlılar, biz buradan halifesiz dönmeyiz, bu işi uzatırsanız, çok fitnelikler çıkacak ve her vilayet’te Bir halife çıkacak bu da, İslam’ın bölünmesi olacaktır demişlerdi.

   Bunun üzerine Hz. Ali orada hazır bulunan cemaate derki, içinizde, Hz. Muhammed’in gerçek dostlarından kimseyi göremiyorum demişti.

    Bunun üzerine Malik Bin Ejder, Talha’yı, Hâkim Bin Cebel de, Zübeyir-i Almaya giderler, Talha ve Zübeyir biraz korksalar da gelirler,

   Hz, ALİ, Gelenlerde sanki biraz gönülsüzlük görür gibi olunca şöyle der

“İçinizde her hangi biriniz Halife olmayı istiyorsa ben hemen ona biat edeyim,”  deyince, her ikisi de “Allah esirgesin senin olduğun yerde biz nasıl bu işe talip oluruz. Biz bu durumu iyi anlamadık ve bu ortamda neler olur diye biraz korkmuştuk. Diye cevap verirler.

   Talha , “Ya ALİ ver Elini Biat edeyim” der ve Hz. Ali’ye Biat eder, Arkasından Zübeyir Biat eder ve diğer halk Biat ederler.

Bir kısım Halk ise korkularından daha sonra gelip biat ederler. Bu Biat olayını Daha önce de, dediğimiz gibi gönüllü bir seçim ve ihtilaf yaratmayan bir seçim olur.

    Osman’ın Ölümünü Planlayan Muaviye’nin yardımcılarından Numan Bin Beşir, Osman’ın kanlı gömleğini ve Eşi Naile’nin kesilen parmaklarını alıp Şam-a kaçar.

Ve diğer Ümeyye oğullarının ileri gelenlerinin birçoğu Hz. ALİ ye Biat etmeyip Şam-a Muaviye’ye sığınmışlardı.

   Böyle karmakarışık bir zaman içinde kimsenin cesaret edemediği bir zamanda ve ortamda Hz. ALİ Halife olmuştur.

Ve bu zaman öyle bir zamandı ki, okunan fakat tutulmayan Ayetler, bu Ayetlerin ışığında yapılması gereken ama yapılmayan İslam-ın Ahlaki İnancın tamamı hiç sayılıyordu.

   Ve her yapılan yanlışa bir Hadis uyduran bir toplum meydana gelmişti.

Geçmiş İktidar kendilerine yarayanları satın almış itiraz edenleri ise yok edilmişti. Doğruyu kon susturulmuştu.

Yapılan haksızlıklara ise “Muhammed’in Sünnetidir” denilmiş, kısaca İslam’dan uzak bir Emevi, Vahabi Mezhep düzeni yerleştirilmişti.

İşte Hz. ALİ böyle bir ortamda 24 Haziran 656 Tarihinde Halife olmuştu.

Daha doğrusu bu ağır yükü yüklenmek zorunda kalmıştı.

    İmam ALİ Cenabı mürteza dönemi başladığı tarihte; tüm valiler ve kabile beyleri Emevi yönetimince resmen gasp edilmişti, Osman bin Affan İslam’ın içine öyle bir Muaviye fitnesi sokmuştu ki, ha deyince bitecek gibi değildi!

    Ve Şeytani bir yöntem uygulayan Muaviye boş durmuyordu.

Osman’ın Öldürülmesi ise onun eline yeni bir koz vermişti, sinsice bu kozu değerlendiriyordu, etrafında ki, kendine bağlı hükümet erkanı da onunla aynı zihniyette olduğu gibi diğer valiliklerde kendisine bağlı olan yönetim de, onu habersiz bırakmayıp her konuda haberdar ediyor ve o da, ona göre durumu değerlendiriyordu.

    Hz. Ali a.s. Halife olduktan sonra Halifeyi zor durumda bırakmak ve Halkı kışkırtmak için, Ebu-Talibin Ali Osman’ın katillerini himaye ediyor Diyerek günden güne taraftarlarını çoğaltmak istiyordu,

    Ve yine bir paralı askerlerden oluşan bir ordu kurmuştu bu ordu’nun Bizans ordusundan alınan komutanlar tarafından eğitiliyor ve çoğu Bizans olan, yani İslam olmayanlar çoğunluktaydı.

    Hz. ALİ a.s. Halife olduktan sonra ilk işi, Devlet yönetimini Emevilerden temizleyip kurtarmaktı. Zira Halk Osman dönemine ve önceki, Halifeler döneminde onlardan çok çekmişti ve çok şikayetçiydiler.

    Bu yöneticiler, kendi menfaatlerini devletin menfaatlerinden önce bildikleri için ve İslam Dini onlar için hiçbir şey ifade etmediği için,

Daha doğrusu onların İnandığı Vahabi inancının İslam’dan daha önde düşündükleri için onların acilen değişmesi gerekiyordu.

    İmam ALİ a.s. Yeni Valilerine Yemin ettirerek, Biatlerini Alarak tayin Ediyor ve ilgili Vilayetlere gönderiyordu.

Halife Osman’ın tayin ettiklerini de uzaklaştırıyordu. Şam’a amcasının oğlu Abdullah-ı tayin etti. Fakat Abdullah Şam-a gitmedi. Sebebini de Hz. ALİ-ye izah ediyor.

“Ya ALİ! Muaviye 22 senedir. Şam da, Vali ve hükmettiği her tarafta kendini kabul ettirmiş. Osman’ın Öldürülmesi, Ayşe ile Muaviye’nin planı olduğu da ağır, ağır ortaya çıkıyor.

   Aslında bu ikisinin emeli! Osman yaşından ötürü Devlet işlerini yürütemiyor denilerek halifeliği Emevi kabile Reislerinden birine bıraktırmak veya Osman Öldürülüp ortadan kaldırılırken Emevi Reislerinden biri muhakkak Halife olmalıydı.

   O, Halife de Muaviye’den başkası olmayacaktı tabii ki, onların hesabı buydu aslında Ama. Tutmadı.

Onlar şunu düşünüyorlardı bu cinayet’ten sonra hiç kimse cesaret edip halifeliği kabul etmeyecektir.

   Ve o fırsattan istifade edecek olan Muaviye de, Şam da, Halifeliğini ilan ederek Müslümanların başına geçecekti.

Şimdi senin Halifeliği kabul etmen onların planını bozdu. Dikkat edecek olursan, Ümmeye-Oğulları’nın başta olanların hepsi sana Biat etmediler.

    Şam’a kaçtılar. Şimdi de Osman’ın kanlı gömleğini ve Naile hanımın kesik parmaklarını her yerde sana karşı silah olarak kullanıp, Milleti galeyana getirirler.

   Eğer sen şimdi Muaviye’yi Azl-edersen, onlar meydana çıkarlar, seninle ve benimle savaş ederler. Beni dinlersen, sen Muaviye’yi tekrar Şam da Vali olarak bırak ve diğer Emevi büyüklerine de birer Beylik ver.

   Onları Ancak böyle kendine bağlarsın. Bir zaman sonra hepsini teker, teker, Azl-edersin. İşte şimdilik Şam Valiliğini niçin kabul etmediğimin bir sebebi budur”.

   Hz. ALİ amcasının oğlu Abdullah’ın görüşlerine katılmaz. Abdullah’a şu Cevabı verir.

“Ben Muaviye’yi Şam da bırakmam. Ümeyye oğullarını da Bu genç İslam Devletinin ve dolayısıyla ezilen insanların başına musallat etmem. Seni de Şam Valiliğine layık görüyorum, kabul edersen beni ziyadesiyle memnun edersin”.

    Abdullah! “Muaviye Beni ele geçirirse ya öldürür ya da, zindana atar.

En doğrusu sen Muaviye’yi yerinde bırak.” Der. Ve Şam valiliğini kabul etmez. Bunun üzerine Hz. ALİ, Sehl Bin Hanif-i Şam-a Vali olarak tayın eder. Şam Valisi Şama doğru yola çıkınca Tebük’te bir öncü bir birlik onu karşılar. Kendisine sorarlar “Sen kimsin? Nereye gidiyorsun? Sehl Bin Hanif der ki! Ben Şam’a Atanan Valiyim. Ve Şam-a gidiyorum.

    Karşı birlik ona şöyle der, seni Halife Osman gönderdiyse buyur, Eğer ALİ gönderdiyse geri dön. Diyerek Şam-a gitmesine engel olurlar.

Sehl-Bin Hanif-de geri döner olan biteni Hz. ALİ a.s. a, anlatır. Ve Şam Valiliği yine Muaviye-nin yönetiminde kalır.

   Hz. ALİ Bunun Üzerine Muaviye-ye bir mektup yazar ve onun Biat etmesini ister.

Muaviye buna cevaben yalnız ca İsim yazılı bir boş kâğıt gönderir. Hz. ALİ

“bu nedir diye sorar elçiye, elçi, Muaviye’den aldığı emir üzerine, Bu bir intikam cevabıdır der, Hz. ALİ, “Kimden” diye sorar. Elçi de “Senden”

Cevabını verir. Hz. ALİ niçin diye sorar.

   Elçi, Osman-ın kanı için. Osman-ın Şam Camii minberinde asılı duran kanlı gömleği önünde elli bin Şamlı ağlıyor.

Bunların hepsi de, Osman’ın İntikamını almadan kılıçlarını kınlarına sokmayacağına yemin ettiler.

Orada bulunan Halid Bin Zerf elçiye şu cevabı verir: “Sen Muhacir ile Ensar’ı, Şamlılar ile mi, korkutuyorsun? Yemin ederim ki, Osman-ın gömleği, Hz. Yusuf’un gömleği değil. Muaviye de, hâşâ ki, Hz. Yakup olmadığı gibi! Evladı Yusuf için ağlayıp göz pınarları kuruyan biri hiç değil. Şamalılara söyle bu meseleye bu kadar önem vermesinler.

   Bu mesele İslam-ın içine nifak sokacak önemli bir mesele değil.

Eğer önemli olsaydı, Osman Ömer’in katillerini affetmezdi. Onun için Irak halkı, bu hadiseye elbet ki, üzülüyor, ama Şamlıların bölücülük yapacağı kadar önemli olduğuna inanmıyorlar.

      Hz. ALİ ile Ayşe arasında yapılan Cemel (Deve) savaşı, meselesi?

İmam-ı ALİ Cenabı Mürteza Ayşe’nin de, bozgunculuk çıkarmakta olduğunu duyunca Şam Valiliğini şimdilik bırakıp yeni çıkacak olan isyan ile ilgilenmeye başlamıştı!

    Hz. ALİ evvela bu bozuk düzene bir çeki düzen vermeyi ön plana alarak

Bey-tül mal’da verilen aylıkları eşitleyerek işe başlamıştı.

Bu duruma karşı gelen en yakın adamları Talha ile Zübeyir olmuştu.

   Hz. ALİ-ye gelerek: “Ya ALİ! Bizim maaşlarımızı neden azalttın?”

Hz. ALİ der ki, bende sizler kadar alıyorum. Onlar derki, “ama biz Âlim ve Ulemayız”. “Hz. ALİ! Benden daha mı, Ulemasınız” cevap veremezler,

Onlar! Ama biz Hz. Muhammed ile bütün savaşlara katıldık. Hz. ALİ,

“Benden daha fazla mı, katıldınız?” yine cevap veremezler.

Yine onlar! Ama biz “Hz. Muhammed-in en yakınlarıyız”.  

Hz. ALİ “Benden daha mı, yakınsınız? Yine cevap vermezler. Ve bırakıp giderler. Daha önceden, Talha ve Zübeyir, Hz. ALİ den Basra ve Kufe Valiliklerini istemişlerdi, Hz. ALİ “Siz benim yanımda meclisimde kalın, benim size ihtiyacım olacak” diyerek Valilik vermemişti. Hz. ALİ-nin bu tutumu, onların çıkar ve kariyerlerine engel oluyordu. Onun içinde

Hz. ALİ-ye karşı bir hırs ve kin doğmuştu.

   Biliyorlar ki, Ayşe Hz Muhammed zamanında yaptığı bir yanlışından dolayı Hz. ALİ Ayşe’yi suçlamıştı. O olaydan sonra Ayşe, Hz. ALİ-ye karşı kin besliyordu,

   Bayağı da, Ehli-Beytin düşmanlığını yapıyordu. Her ne kadar Ayşe’nin,

Osman’a karşı girişilen ayaklanma hareketini organize ettiğini biliyorlarsa da, Hz. Ali’ye karşı bir ayaklanmayı da, kayıtsız şartsız kabul Edeceğine ve destekleyeceğine kanaat getiriyorlardı.

   Hz. ALİ-yi Halifelikten aşağı almak için Hz. ALİ-nin düşmanı olan Ayşe ile birleşmekten başak çare yoktu.

Onun için, tez elden Mekke de olan Ayşe’nin yanına giderler.

Talha ile Zübeyir’in, Ayşe’nin yanına geldiğini duyan ve Osman zamanında Vali olup Hz. ALİ tarafından Azl-edilen bütün Beni Ümeyye’nin Valileri, özellikle Yala bin Münebbe ve (Yemen eski Valisi)

Sait Bin As Velid Bin Ukbe, Abdullah Bin Amir (eski Basra Valisi) büyük bir Askeri güçle Ayşe’nin etrafında toplanarak Basra’ya giderler.

    Basra’ya yeni atanan Vali Osman Bin hanif ile çatışırlar Yeni vali’nin kuvvetleri yenilir, Valiyi esir alırlar evvela öldürmek isterler fakat sonra kendileri daha güçlü olduklarını ima etmek amacı ile öldürmezler.

   Medine’ye gitmesi için serbest bırakırlar Ve Vali, Medine’ye gidip olan biteni Hz. Ali’ye anlatır.

Hz. ALİ Şam da Halifeliğini kabul etmeyen Muaviye’nin üzerine gitmeye hazırlanırken, Basra’daki, ayaklanmayı duyunca, Askeri harekâtı Basra üzerine çevirir. 9 Aralık 656 tarihinde Basra Şehri dışında İslam ordusu ile asilerin ordusu karşı karşıya gelir.

    Ayşe deve’nin üstünde asileri idare ederken, bir yandan da şiirler söyleyip kendi tarafını coşturmaya çalışıyordu.

Deve üzerinde olduğu için de savaşın adı “CAMEL SAVAŞI” denildi. Araplar Deve’ye “CAMEL” derler.

    Savaşta Talha ve Zübeyir de ölenler arasındadır ve Hz. ALİ Yüceliğine yakışır biçimde onların ardından gözyaşı döker ve defin ettirir.

Bu savaşta Hz. ALİ ye yenilen Ayşe yi bile Erkek kışlığın da 200 kadın Süvari ile onu Medine’ye yolcu ettirir.

   Hz. ALİ: Ümeyye Oğulları’nın ve kışkırttıkları Bedevilerin sürekli Osman’ın Kanını alacağız deyip kan dökerek veya kutsal kentleri tahrip edip bozgunculuk çıkarmaları nedeniyle Başşehir olarak, küfe şehrini uygun görmüştü ve bu nedenden dolayı da bu savaştan sonra tamamen Küfe şehrine yerleşir.

    Hz. ALİ küfede Devlet düzenine iyi bir Adalet sağlamak üzere çalışmalar yaparken diğer taraftan Muaviye lâini boş durmuyor savaş hazırlıkları yapıyordu.

    Ve Valilerine vermiş olduğu emirnameler ile bugünkü “İnsan hakları Evrensel Beyannamesi”ne Işık tutacak kadar Hakkaniyetli bir yönetim şekli’nin tohumlarını atıyordu.

    Evrensel İnsan Hakları Beyannamesini ele aldığımızda, Hz. ALİ Cenabı Mürteza’nın Valilerine yazmış olduğu Emirnameleri’nin O, adaletli Emirlerin birçok bölümü 24 Madde olarak aynen yazılı metin olarak hala Ulusların en çok rağbet ettikleri Madde’dir.

    Hz Ali-ye Ayşe’nin asiler gurubu ile karşı çıkıp savaşması Muaviye’ye Cesaret vermişti ve daha sonra Sıffeyn-de savaşır ve yenilir ve hezimete uğramak üzereyken, Kurnaz Valisi ve Yardımcısı olan gayri meşru kardeşi Amrı-Bin as-ın sayesinde yapılan bir hile ile kurtulur.

    Daha sonra aynı lâin kişi’nin hilesi ile Şam’da Halifeliğini ilan eder ve daha sonra Hz. ALİ-ye yapılan bir suikasttan sonra, tam 89 yıl İmam-ı ALİ-nin deyimi ile tam 1000 ay İslam ve Ehli-Beyt Evladı.

Emevi zulmü-nün katliamlarının yönetimi ile bu zamanı geçirirler.

    Bir Başka sohbetimizde İmam hasan-ı Müctebayı anlatmak üzere siz güzel canların dildeki dileği gönlünüzde ki, muratları kabul ola aşk ile canlar Hü.