DÜŞKÜNLÜK

  • 07 Eylül 2021, Salı

Alevilikte yasadır. Suç işleyene ‘’Düşkün’’ denir. Yani o yüce mertebeden düşmüş zelil- alçak olmuştur. Yolun yasaklarını hiçe saymış, çiğnemiş ikrarını bozmuş ve ahd’ına aykırı davranmıştır. Bu sistem menşei olarak insani değerleri yüce kılan, dinamik, aktif toplumsal ilkelerden bahsetmektedir. İnsanı merkezi noktaya yerleştiren, aynı zamanda yenilikçi özelliğe sahip bir yapıdır.

Cem erkanı Alevi toplumunun ibadetidir. Dualar, secdeler, Tövbeler edilir. Toplumsal birlikteliği dayanışmayı sağlayan ve bütünsellik kavramını koruyan, yaptırım gücü olan bir inanç ritüelidir. Öze ve inanca dayalıdır. Böylelikle kendi için de bir yargılama mekanizması oluşturmuş, düşkünlük kurumu ile de çeşitli nedenlerle ortaya çıkan suçların değerlendirmesini yaparak, toplumsal düzenin sağlanmasında önemli bir rolü üstlenmiştir. “Eline, diline, beline sahip olmak” ilkesine dayanan sistem, bu ilkelerin zıddına hareket eden kişilerin cemlere alınmaması ve yargılanıp gereken cezaya çarptırılması ilkelerine dayanır. Bu yargılamalarda suçları ağır ve sabit olanlar durumuna göre düşkün ilan edilerek toplumsal düzenin ve asayişin devamı sağlanmaya çalışılır. Bu yaptırımlar ise gerektiğin de maddi gerektiğin de manevi olmuştur. Yol öylesine bir sistem geliştirmiştir ki nasıl her şeyin bir sorumluluğu varsa, kötülüğünde bir bedeli, olmalıdır. Gerektiğin de manevi baskı uygulanmış selam verilmemiş, selamı alınmamış, gerektiğin de muhabbet edilmemiş toplumsal olarak dışlanmış, lokması yenmemiş ceme alınmamıştır. Gerektiğin de maddi cezalar uygulanmıştır. Kişinin yaptığı suça göre maddi cezalar yanında bedeni cazalar da uygulanmıştır. Burada ki maddi cezadan elde edilen gelir ne mi yapılır? Alevi toplumu bu geliri Pirin ya da mürşidin kontrolün de dul kadınlara, yetimlere, kimsesizlere yardım ederek dar da zorda kalmamalarına yardımcı olurlar. Pirler mürşitler bir eliyle aldığını diğer eliyle dağıtırlar. Fecr Suresi Ayet 28; ‘’Dön Rabbine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak’’. İşte Alevi toplumsal yaşamında “razılık” konusu büyük önem taşımakta olup, Aleviliğin temel ibadeti olan Cem ibadetine katılanlar birbirinden razı olmadan başlamaz, önce razılık alınır. Birbirleriyle konuşmayan, dargın olanlar, küs olanlar Dedenin huzurunda mutlaka barıştırılır, barışmayanlara çeşitli yaptırımlar uygulanır. Düşkünlük Meydanı başka bir deyişle halk Mahkemesidir. Haksızlığa uğrayan ve/veya buna şahit olanlar ve hatta vicdan azabı duyan suçlu kişi Dede’ye bu konuyu iletir. Bu konunun Dede’ye intikali, Cem sırasında olabileceği gibi Cem dışındaki başka bir yerde olabilir. Dede bu duyum üzerine konuyu Cem esnasında gündeme getirebilir veya konu yine olayın tarafları veya şahitlerince Cem meydanına getirilebilir. Meselenin Cem’e getirilmeksizin karşılıklı razılıkla çözüldüğü durumlar da mevcuttur. Ancak genel kural, sorunun Cem’de çözülmesi şeklinde olmaktadır. Cem sırasında konunun tarafları dinlenir. Dede, Cem Erenleri olarak anılan Cem’in özellikle Dede soylu yaşlılarının ve hatta cemaatin de görüşüne başvurmak suretiyle, karar verir. Eğer Dede cemaate sorunla ilgili danışırsa talipler “Dilli başlı mıyım Erenler?” diyerek söz isterler ve Dede’nin oluruyla görüşlerini ifade ederler. Topluluk huzurunda Dede’nin açıkladığı karar kesindir. ‘’Düşkünün düşkünlüğü düştüğü yerden kalkar’’ derler. Suçlanan kişi veya kişiler cezalandırılabileceği gibi affedilebilirler de. Verilen cezalar maddi veya manevi olabilirler. Düşkünlük iki çeşittir. Süresiz düşkünlük ve Süreli düşkünlüktür. Kişinin işlediği suçun niteliğine göre belirlenir bu durum. Cana kıyan, zina eden gibi geri dönüşü olmayan suçlar süresiz düşkünlüğe girer. Razılık alınamayacağına göre düşkünün düşkünlüğü kaldırılamaz. Küsenler, bilerek veya bilmeyerek kul hakkı yemiş olanlar, tefecilik yapan, haksız kazanç elde eden, haram yiyen işte bunlarda süreli düşkünlüğe girer ve Dedenin ve orada bulunanların ortak kararıyla cezai işlem uygulanır. Buradaki asıl mesele kişi vicdan mahkemesinde kendisini yargılasın, toplumsal baskıyla da suç unsurlarından uzaklaşsın. Toplumun barış, huzur ve mutluluk içerisinde yaşayabilmesi için oluşturulan bir erkandır bu.

 Bütün bunlar toplumsal sözleşmenin getirdiği cem kurallarıdır. Bu kurallar birden bire ortaya çıkmamakta, yüzyıllara dayanan bir tecrübe ve yaşamın getirdiği değerlerdir.